Hicri yıl başının ardından miladi yılbaşınıda geride bırakıyoruz. Her iki yıl başında yeni bir yıla giriş olduğu gibi eski yılı geride bırakmış oluyoruz aynı zamanda yenilen ve eskiyen yıllar yaratılışa dönme, ihtiyarlama sermayesi tükenen ömrün bitişi ve sona ermesidir, ölümün yaklaşmasıdır. Yani her geçen yıl bizi biraz daha ölüme yaklaştırıyor.
Yeni yıla girmek ihtirlığa ömrün tükenmesi ve ölüme yaklaşmak ise, sevinmekmi veya ağlamakmı gerekir? Hayatı bu dünyada ibaret görüp, ölüm sonrasına hazırlanmayanların yeni yılın gelişine sevinmeleri ve bunu çılgınca kutlamaları ne kadar korkunçtur. Kendilerini ölüme yaklaştıran ve ömrün tükenmesine sebeb olan şeyi sevmek gelişine çılgınca eğlenmek kendinden geçmek akıl kărımıdır. Halbuki yılların gelişinin hakikatını kavramış olsalardı, yeni yılın gelişine ağlayıp ağıt yakarlardı. Hatta yeni yıl gelmesin diye güçleri yetselerdi dünyayı ve güneşin dönmesini durdurup ve zaman geçmesin diye sabitlerledi.
Yeni yılla beraber yaklaşan ölümle beraber hesap da kapıya dayanmış olur. İnsan yakın bir gelecekte yaşadığı hayatın, geçirdiği yılların hesabını verecektir. (Rad süresi 18) "Rablerine icabet edenlere daha güzeli vardır. O'na icabet etmeyenler ise, yeryüzündekilerin tümü ve bununla birlikte bir katı daha onların olsa mutlaka (kurtulmak için) bunu fidye olarak verirlerdi. Sorgulamanın en kötüsü onlar içindir. Onların barınma yerleri cehennemdir, ne kötü bir yaratıktır o" İnsanın geçen yılların teşekkürünü ve muhasebesini yapıp, geçen giden yıllara ve kaçırdığı fırsat ve nimetlere yanması, günahlarına ağlamsı gerekir. Yeni yılla tövbe, korku ve endişe ile girmesi gerekir.