Yazıma başlamadan önce Hz Ömer (Ra) halifelik döneminde bir hadise ile başlamak istiyorum. Hz Ömer döneminde Medine'nin sokaklarında ayaş bir genç varmış. Bu genç içki içip ömrünün baharında ayaş ayaş Medine sokaklarında geziyormuş. Bu genci gören tanıyan onu sevenler, ey genç bak sen içiyorsun ayaş ayaş geziyorsun dikkat et senin bu halini Ömer duyarsa seni cezalandırır seni öldürür. Bu genç kimseyi dinlemez, kimseyi umursamaz. Bu gencin durumunu öğrenen ve haberdar olan Hz Ömer, o gence bir mektup yazıp gönderiyor. Gidin bu mektubu bu gence sarhoş olmadığı ve ayık olduğu bir gün ona verin. Bir gün, iki gün, üç gün derden günlerde bir gün genci ayık görüp mektubu ona verirler. Ey genç bu mektup sana Ömer'den geldi. Genç korkudan titriyor. Çünkü Hz Ömer'in heybetini bizler tarih sayfalarından biliyoruz.  Genç mektubu açıp okuyor ve ağlamaya başlıyor ve şöyle diyor genç, vallahi bu mektubu bana Ömer göndermedi. Bu mektup bana Rabbim'den geldi. Mektupta ne yazılmıştı biliyormusun? Bu mektupta Allah cc ayetleri, Allah'ın mesajları yazılmıştı. 

Mektupta " Bu kitap, alim ve aziz olan herşeyden haberdar olan yüce olan Allah tarafından indirilmiştir. O Allah ki, günahları bağışlayandır ve tövbeleri kabul edendir. O Allah ki cezası pek şiddetli ve insanlara karşı çok merhametli olandır.

 Evet bu mektup Hz ömer'den değildi. O mektup Allah'ın mesajlarıydı hepimiz için. O genç mektubu okur okumaz hemen tövbe eder. Bizler bu çağın insanları olarak her türlü imtihanlarla karşılaşıyoruz. Artık fitnenin, fesadın, fuhuşatın her tarafa yayıldığı, her tarafı kuşatıldığı bir zamanda yaşıyoruz. Günahtan elimizi koruduğumuzu, gözlerimizi koruyamadığımızı, gözlerimiz korusak, ayaklarımızı koruyamadığımızı, bedenin tüm azaları koruduğumuzu, kalbimizi günahlardan koruyamadığımızın bir çağda yaşıyoruz. Bir bu genç gibi ayaş ayaş dolaşan, hiç kimsenin sözünü dinlemeyen, Allah'ın mesajlarından habersiz olan gençlerimiz var. Bizim elimizin uzatamadığımız, bizim sözlerimizi dinlendiremediğiz insanlarımız var. Uyuşturu bataklığında, zina, kumar baktalığında olan gençlerimiz ve hatta büyüklerimiz var. Neden bizler elerimizi uzatıp onları bu bataklıktan kurtaramıyoruz. Neden bizler Hz Ömer gibi Allah'ın mesajlarını onlara ulaştıramıyoruz. Bunlarında ilahi mesajlara ihtiyacı vardır. Bu mesajı onlara ulaştırmak, onların elinden tutmak bizim görevimizdir. Bizler ne kadar görevimizi yapıyoruz. Onlara hakkı tavsiye, sabrı tavsiye ekmekle emrolmuşuz. Çünkü bu her bir müslümanın görevidir.


Şimdi sonuna kadar kapısı açık olan tövbe. Tövbe ölüm gelip çatıncaya kadar veya kıyamet kopuncaya kadar, güneşin batıdan doğup ta, doğudan batıncaya kadar tövbe kapıları açıktır. Günah ve hatalar ne kadar büyük olursa olsun Allah af edicidir af eder. Ölüm gelip çatmadan yani ölmeden önce pişman olalım Allah'ın rahmetine sığınıp tövbe edelim.

Aydın Bal