Yüce Rabbimiz, kadını ve erkeği adalet ilkesiyle yaratmış ve her ikisini de insan olma paydasında eş, kullukta eşit kılmıştır...

Ayet-i Kerime 

"يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا كُونُوا قَوَّام۪ينَ لِلّٰهِ شُهَدَٓاءَ بِالْقِسْطِۘ وَلَا يَجْرِمَنَّكُمْ شَنَاٰنُ قَوْمٍ عَلٰٓى اَلَّا تَعْدِلُواۜ اِعْدِلُوا۠ هُوَ اَقْرَبُ لِلتَّقْوٰىۘ وَاتَّقُوا اللّٰهَۜ اِنَّ اللّٰهَ خَب۪يرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ."

"Ey iman edenler! Allah için hakkı titizlikle ayakta tutan, adalet ile şahitlik eden kimseler olun. Bir topluma olan kininiz, sakın ha sizi adaletsizliğe itmesin. Âdil olun. Bu, Allah’a karşı gelmekten sakınmaya daha yakındır. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır."  (Maide,58)

            Hadis-i Şerif

روى مسلم عن عبد الله بن عمرو بن العاص رضي الله عنهما قال: قال رسول الله صلى الله عليه وسلم: (إن المقسطين عند الله على منابر من نور، الذين يعدلون في حكمهم وأهليهم وما ولوا)

Abdulah b. Amr b. Âs'tan (ra.) nakledildiğine göre, Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: "Yönettikleri insanlara, ailelerine ve sorumlu oldukları kişilere karşı adaletli davrananlar, Allah katında, Rahman’ın yanında nurdan kürsüler üzerinde ağırlanacaktır."

(Nesai, Adabü'l-kudât,1)

Yüce Rabbimiz, kadını ve erkeği adalet ilkesiyle yaratmış ve her ikisini de insan olma paydasında eş, kullukta eşit kılmıştır. Bir yuvanın sakinleri olarak huzur ve sükûneti, sevgi ve merhameti onlara ikram etmiştir. Kâinatın düzenini bir ahenk ve denge ölçüsünde var eden Allah, insanı dünya hayatında tesis edeceği itidal ve adaletin, onu, ahiret mutluluğuna eriştireceğini müjdelemiştir. 

Evlilik hayatı karşılıklı haklar ve sorumlulukları içerir.  Güçlü bir misak ile başlar, iyilikte kötülükte, darlıkta bollukta birbirinin yanı başında olmayı ifade eder. Ancak çoğu zaman haklar, sorumlulukların üzerini bir gölge gibi örter. Kadın ve erkek ben üzerime düşeni yaptım." düşüncesiyle haklı beklentilerini bir tartışma vesilesine dönüştürebilmektedir. Burada bilinmesi gereken önemli husus ailede huzur; merhamet, sevgi,  saygı, sadakat gibi değerlerle beslenirken adalet ile güçlenmelidir. Ailede adalet bir hak arayışı ya da bir güç yarışı değildir.  Adalet hak dağıtımında, sorumlulukların paylaşılmasında insaf ve ihsan ile muamelede bulunmak, her hak sahibine hakkını zamanında vermektir. Aile bireylerinin onurunun korunması ve emeğinin takdir edilmesi, yüklenilen sorumluluklar hafifletip yenilerinin rahmetle omuzlanmasını sağlayacaktır.  Sevgili Peygamberimizin (s.a.s.) "Bakmakla yükümlü olduğu kimseleri ihmal etmesi, kişiye günah olarak yeter." 

(Ebû Davůd, Zekat, 45) ikazı eşlerimize, çocuklarımıza ve büyüklerimize emanet anlayışı ile bakmamızı gerektirmektedir.

 Kendi anne ve babasına gösterdiği güler yüz ve ilgiyi eşinin ailesine göstermeyen, aile bütçesini hesap etmeden özel zevk ve arzularıyla bencilce harcama yapan, çocukların eğitimini eşinin üzerine yıkan anlayış, hakkaniyetten yoksun, merhametten mahrum, geçimsizliğe mahkûm olacaktır. Cenab-ı Allah Yüce Kitabında adalet sıfatından yoksun olan kişiyi dilsiz, âciz ve hiçbir işe yaramayan bir köleye benzetmektedir (Nahl, 16/76). 

Çünkü adaletsizlik; kin, nefret ve düşmanlık getirecektir.

 Aile hayatında istediğini hakkaniyet ve istişare ile değil zorla yaptran, baskı ile baskın gelenler; ailenin diğer üyelerinden sevgi, saygı ve güveni göremeyeceklerini unutmamalıdırlar.

Bu açıdan Birlikte bir hayat omuzlayan çocuklarla o beraberliği süsleyen kadın ve erkeğin kulluk bilinci anne-baba-evlat olma sorumluluğu ölçüsündedir. Yüce Allah bu üçlünün hem kendileri hem de Rableriyle arasındaki ilişkilere dair düzenlemeler ve kurallar getirmiştir. Fıtratın yüklediği anlamın dışında verilen sorumluluklar, adalet değil zulüm getirecektir. Evin ekonomik yükünü birlikte omuzlayan kadının temizlik, yemek, bakım alışveriş sorumluluğunu da tek başına üstlenmesi hakkaniyetli olmayacaktır. Aile hayatında mutluluk, varlığı ve darlığı nimeti ve zahmeti birlikte omuzlayıp hakkaniyeti ve adaleti tesis etmekle mümkün olacaktır. Çocuklar arasında adalet, eşler arasında ahenk ve uyum, akrabalar arasında denge sadece aileyi değil aynı zamanda toplumu da ayakta tutacaktır. Çünkü adaletin uzandığı her yer, dokunduğu her birey; huzuru nesilden nesle ve dünyadan ahirete taşıyacaktır.

Adalet ve hakkaniyet hüviyetlerini yitiren toplumlar çözülmeye ve yok olma mahkumdurlar.

Adaletin, merhametin ve sevginin girmediği yerler bizim değil başkalarına aittir.