Hoşgörü, sevgi, kardeşlik ve barışın timsali büyük mutasavvıf (tasavvuf inançlarını benimseyen), mütefekkir (düşünür), şair, âlim ve fâkih (fıkıh bilgini) Mevlânâ Celaleddin-î Rûmi, bugün Afganistan sınırları içerisinde yer alan Horosan’ın Belh kentinde 30 Eylül 1207 doğumludur.

Asıl adı Muhammed olan mutasavvıf; Hüdâvendigâr, Hünkâr, Mevlânâ Hazretleri, Mevlevî, Şeyh, Mollâ-yı Rûmî ve Hazret-i Pîr unvanlarıyla da anılmıştır.

Mevlânâ, çocukluk döneminin dışındaki yıllarının birçoğunu eski isimlendirmeyle ‘’Diyâr-ı Rûm’’da yani Anadolu’da geçirdiği ve Konya’da uzun yıllar yaşadığı için Rûmî (Anadolulu) sıfatıyla bilinir. Konya onunla anılır, hattâ birçok kişi onu Konyalı bilir, çünkü Konya halkı onunla bütünleşmiştir.

Mevlânâ, 15 Kasım 1244 tarihinde hayatında iz bırakan ve düşünceleriyle ona yol gösteren Tebrizli Şems ile tanışır. Bu tanışma Mevlânâ’nın dinî ve mistik kimliğinin şekillenmesinde rol oynamasının yanı sıra iç dünyasında da büyük bir dönüşüme vesile olur. Mistik şiirlerini yazmaya ve semâ ayinlerini düzenlemeye bu dönemde başlamıştır. Zira Mevlânâ, Şems’in derin bilgeliği ve içtenliğinden etkilenip ona büyük bir hayranlık duymuştur. Şems-î Tebriz-î, Mevlânâ’nın hayatında bir ‘’aydınlanma’’ olarak kabul edilmiştir. Şems’in manevî öğretileri, Mevlânâ’nın ‘’Mesnevi’’ adlı eserinin şekillenmesinde ve tasavvuf düşüncesinin gelişimine katkı sağlamıştır.

Mevlânâ; din, dil, ırk ve mezhep farkı gözetmeksizin tüm insanlara seslenmiş, insanı Allah yarattığı için sevmiştir. İnsan sevgisini, ilâhî aşk ekseninde işlemiştir. Tasavvuf düşüncesini, ilâhî aşkla birleştirip şiir sanatıyla evrensel hâle getirmiştir. Arapça, Farsça ve Rumca bilen Mevlânâ, yaşadığı devrin edebiyat dili Farsça olduğundan eserlerini Farsça yazmış sadece birkaç şiirini Türkçe yazmıştır.

Bilinen en ünlü eserleri şunlardır: Mesnevî, Divan-ı Kebir, Mektubat, Fihî Mafih ve Mecalis-î Seb’a.

Mevlânâ Celâleddin-î Rûmi, yaşamını ‘’ Hamdım, piştim, yandım.’’ sözleriyle özetlemiş 17 Aralık 1273 tarihinde Konya’da Hakk’ın rahmetine kavuşmuştur.

Mevlânâ, ölüm gününü yeniden doğuş günü olarak kabul ediyordu. Öldüğü zaman sevdiğine yani Allah’ına kavuşacaktı. Bu nedenle ölüm gününe düğün günü anlamına gelen ‘’Şeb-î Arûs’’ demiştir. Mevlânâ, ‘’ Herkes, ayrılıktan bahsetti, bense vuslattan.’’ diyerek ölümü kişinin Allah’a dönüşü olarak yorumlamıştır.

 Her yıl 7-17 Aralık arası Konya’da Mevlânâ Hazretleri için Vuslat Yıldönümü Uluslararası Anma Törenleri Şeb-î Arûs kapsamında düzenlemektedir. Şeb-î Arûs’a Mevlânâ’nın öğretilerini ve hoşgörü anlayışını kendisine örnek almış tüm dünyadan ziyâretçiler akın eder. Anma töreninde, semâzenlerin semâ hareketleri estetiği ve anlamıyla insanları cezbeden bu manevî iklimde Mevlânâ’nın öğretileri ve hoşgörüsü hissedilir.

Mevlâna Hazretlerine saygı ve hürmetle…