Her bir açıklamada tasarruftan söz ediliyor. İş, konserlere gelince ihtiyaç kabilinden kimseden gık çıkmıyor. Diyarbakır'da düzenlenen Sur Kültür Yolu Festivali'nde yüzlerce etkinlik yapıldı. Her yer flamalarla pankartlarla süslendi.
Gaye şehri kültür, sanat, edebiyat, ilim ve irfan yönüyle tanıtmaktı.
Bir yanda Ulu Cami'de Kur'an Tilaveti öbür yanda Dağ Kapı'da Konser.
Bir tarafta sinema bir tarafta Hacıvat-Karagöz.
Burada tiyatro şurada başka etkinlik.
Şiir dolu saatler vs...
Yani bir hafta sonra şehir tanındı, tanıtıldı.
Tasarruf tedbirleri ve artan ekonomik zorluklar...
Vatandaş bunalımda.
Eğlence lazım, bu arada.
Sağ olsun belediyeler burada üzerine düşeni yapıyor.
Yapmaz olur mu, bu hizmetleri.
Nihayetinde Ergani Belediyesi de bunu önemli görmüş ki gereği söz konusu.
Bir yıla iki sempozyum sığdıran Belediye ve Kaymakamlık, gençlerin eğlenme hakkını görmezden gelmedi.
Eğlenmeyse ihtiyaç.
Ergani gençleri, bunu istiyor.
Müzisyenler, populer isimlerle coşup, bu stressten kurtulmalı, gençler.
Bu gençlerin coşkulu müzik etkinliklerine duyarsız kalacaklarını sanmıyoruz.
Bu duruma bir de başka cepheden bakalım mı?
Kur'ân-ı Kerîm, Allâh kelâmı, tarih boyunca lüks ve rahat bir hayat sürenlerden söz eder.
Bu tür halklar kendilerini helâke sürükledikleri gibi onlara uyanları da aynı âkıbete götürmüşlerdir.
Bir toplumda lüks içerisinde olanlar varsa, mutlaka orada zayıf durumda olan mağdur kesimler de bulunur.
Refah ve lüks içerisinde olanlar hasta ve rahat hayatlarına tutkundurlar.
Şehvet ve lezzetlerine bağlıdırlar.
Kur'an-ı Kerîm bu tür sapmış ve haddi aşmış toplumların isyan içerisinde bulunduklarından söz etmektedir.
İsraf, ferdin olduğu kadar İslâm toplumuna yön verecek otoritelerin de dikkat etmesi gereken bir husustur.
İslâm toplumunda ihtiyaçları öncelikle zaruretler tayin eder. İslâm, kaynaklarla ihtiyaçlar arasındaki ilişkileri esasta israfın bertaraf edilmesi gereği açısından düzenler.
İsraf yasağı temeli üzerinde oluşan İslâmî üretim tarzı, İslâm devletine tâbi olanların beslenme, barınma, giyinme, ulaşım ihtiyaçlarını yeterli olarak karşılamak hedefine yöneliktir.
Bu üretim tarzında ihtiyaç dolayısıyla tüketim, ilk sevk edici güçtür.
Kapitalizmin tüketim hırsı, sınır tanımayan, açgözlü bir insan tipi ortaya çıkarmıştır. İslâm'da gerçekleştirilen üretimin hedefi insandaki maddî tatmini manevi sahaya aktarmakla bu ihtiyacı giderir.
Bir Müslümanın tüketim sahasında göz önünde tutacağı başlıca esaslar, haramdan kaçınma, helâlinden tüketme, temizlik, aşırılıklardan kaçınma, sağlığını tehlikeye düşürmeme ve çevredekileri de hesaba katma şeklinde ortaya çıkar.
İslâm, israf yasağı ile özel mülkiyet hakkına bir sınır getirmiş ve servet kimin olursa olsun, onda toplumun hakkı bulunduğu ilkesini benimseyerek, israfla bu hakkın yok edilmesine engel olmak istemiştir.
İslâm'ın yasak ettiği her türlü harcama, içki, kumar, uyuşturucu maddeler ve ardılları..
Kişiye ve topluma hiçbir yararı olmayan ve insanı başkalarına muhtaç hale getirecek kadar ölçüsüz yapılan bağış ve harcamalar israftır.
Hem de bu ortamda.
Hem de sofraya konulan ekmek sayısı azalırken.
Hem de 7.500 TL alt sınırda emekliler yaşam savaşı verirken.
Hem de geliri olmayan fakire ve fukaraya devlet desteği olmazsa âilelerin bir çoğunun Afrikalı olma durumu söz konusu iken.
Hem de hem...
Bir çok misal söz konusu.
Yalnız israf kavramını daha geniş tutmak ve maddî, manevi her türlü servet ve imkânın boşu boşuna harcanmasını bu yönle değerlendirmek mümkündür.
Sözün özü, seculer bir yaşama özendirme var, İslâm soslu.
Bu şarkıcı-türkücü ve özgün müzik ile hayatını, sanatını idame ettirenlere yardımcı olunacak ise mesele farklı.
Ne diyelim?
Eleştirseniz, ortada dev bir bütçe ile yapılan iki sempozyum var.
Belki bu konserleri Erganî Makam Dağı Festivali izler.
Yetkililer, her kesime seslenmek istiyorsa ne güzel!..
Bir de Bağ Bozumu Şenlikleri olsa, Ergani'de?
Ne yazık ki artık üzüm git gide azalıyor, Ergani'de.
Belediye buna çözüm geliştirse...
Şehrin içindeki çimento fabrikasının bacalarını filtreyle donatsa...
Elbette bu sempozyumlardan da konserlerden de daha önemli.
Diyarbakır-Ergani ulaşımında otobüs sayısını artırsa, mevcut git-gel 60 TL'yi otuza indirse...
Şehir merkezindeki trafik kargaşasını aza indirgese...
Otogara çeki-düzen verse...
İlçede bir Halk Ekmek Fabrikası kurulsa, çalışanı yeşil kartlı ve sosyal kurumlardan maaş ve yardım alanlar olsa...
Gençlere konsere harcanan meblağ civarı burs verilse, üniversiteyi kazananlar bir eksikliklerini tamamlasa...
Sezai Karakoç Müzesi, ķüçük bir odadan kurtarılsa...
Ve ve ve...
Dahası söylenecek çok söz var, her ilçe için ayrı ayrı.
Konser gerekli mi değil mi?
Harcama kalemleri açıklansa insan rahatlar.
Ona da siz karar verin.
Biz gazeteci gözüyle bakarız, konuyu ele alırız.
Ergani, Diyarbakır BB kadar büyük belediyeye sahip değil.
Sadece vatandaşın sesi, dili ve kulağı oluyoruz.
Bize gelen tepkiler bu şekilde.
Bize düşen dile getirmek.
" Müzik ruhun gıdasıdır." denilse, ne deriz?
Hangi müzik?
İşte, burada ayrışma başlıyor.
Hem gençler istiyorsa, bu ihtiyaçsa...
Ergani'de bu muammalar yaşanıyor.
Ne diyelim?