Selamlar herkese. Bu haftaki yazıda güncel olan veya maneviyata yönelik bir konuya değinmeyeceğim. Bu yazının öbür yazılardan biraz daha farklı olmasını istedim ve dört günlük bir üniversite öğrencisi olarak kendimden, üniversite zamanlarının ilk safhalarından bahsetmeye karar verdim.
Hayatımın hiçbir zamanında bu kadar farklılığa bir arada şahit olmamıştım bunu söyleyerek başlayayım öncelikle. Ayrıca bu farklılıkları memleketimden uzakta yaşayınca daha da garipsiyorum. Henüz tam alıştığım söylenemez buralara ama Diyarbakır'a nazaran sakin bir şehir olduğundan Bismil’i özlemiyor değilim. Özlem bir yana işin güzel yanları da var tabi. Aynı amfide birçok kültüre tanıklık etme şansı bulabiliyorsunuz mesela. Azerisinden Kürdüne, Suriyelisinden Türküne, 17 yaşındaki öğrencisinden 51 yaşındaki öğrenciye...
Henüz çok başlardayım, aktif olabileceğim bir alanla tanışma fırsatım olmadı şimdilik. Ama ilerleyen zamanlarda hayat karşıma neler çıkarır bilmiyorum. Ayrılık çok zor tabi bunu anlatmak 'kesinlikle' mümkün değil... Fakat şunu söyleyebilirim, ilerde olacak güzellikler için bazı şeylerden feragat etmemiz yaşamın bir kuralı. Bu benim için de bizzat böyle. İnsanız biz fıtratımız gereği hemen her duruma çabucak alışıyoruz da bu süreç çoğu kişide uzuyor ne yazık ki. Olsun, her gecenin bir sabahı vardır elhamdülillah... Üniversiteye başlayan herkese başarılar diliyorum. Umarım az da olsa sınava hazırlanan öğrencilere de katkım olmuştur. Üniversite güzel elbette ancak henüz o farkındalığa tam manasıyla varamadım. Bu sebeple de daha genel bir yazı kaleme aldım. Lise öğrencisi olarak başladığım köşe yazarlığına artık üniversite öğrencisi olarak devam edeceğim inşallah. Bu yazıyı da zamandan birkaç paragraf çalmak için ve ilerde tekrar okuyabilme şansım olacağı için bırakıyorum buraya. Belki de o zamanlar çoğu şey değişmiş olur...
Allah her zaman karşınıza iyi insanlar çıkarsın umuyorum. Bir sonraki yazıda buluşuncaya dek Allah'a emanet ediyorum hepinizi...