Yaşamın çoğu zaman dizginlemekte güçlük çektiğimiz eyerlerini her türlü şartta elinde tutmayı başarabilen bizler, neden yaşam halatımız olan sağlığa ehemmiyet vermemekte bu kadar ısrarcıyız? Üstünlüğe erişmiş dingin bir ruhun mahali olan bedene sahip çıkmak başta hissiyatlarımıza ve benliğimize karşı olan bir sorumluluğumuz. Bu bilinçten yola çıkarak bir an önce edinilmesi gereken farkındalık geç olmadan hayatımızda büyükçe bir yer edinmeli. Bugün hepimiz bir şekilde yaşamımızda yer alan bazı durumlara kayıtsız kalmamaya gayret ederiz.

Sağlık kavramının farkındalık çatısı altında bir araya gelmek, işte tam da bu gayretin kalbinde yer alır. Aklın ve yüreğin koordinasyonunu düzenleyen unsurların başında gelir sağlık. İnsanı yüceltecek olansa bu koordinasyonun yürütücüsüne olan bağlılıktır. Ancak görüyoruz ki bağlılık "bağımlılık" olarak algılanmış ve bu algı doğrultusunda ilerleyiş sürdürülmeye çalışılıyor.

Kaptanı insanın bizzat kendisi olan geminin dümeni bağımlılığın yönlendirmeleri ile bilinmezliklere sürüklenir halde. İhtişamı dillere destan bir kulenin temelini, bir bakıma sağlığı sarsan etkenlerin başında yer alır bağımlılık. Sarsıntı ve teprenmelere dayanacak dirayeti kalmayan temelin ise ne yazık ki artık yıkılmamak için bir nedeni kalmaz. Ve yaklaşan son, sonsuzluk diye ümit ettiklerimizin sonu, üç noktalı hayallerimizin ise en acı noktası olur. Hayallere veda etmeyi kabullenmek gerçekten bu kadar kolay mı? Işığı olmayan karanlık bir yolda ilerlemek kendi bilincimize ve sağlığımıza yaptığımız haksızlık ve saygısızlığın başında gelmez mi?

Acaba duygularımızın aldığı hasara dıştan bir göz misali bakabilsek yine de bu vurdumduymazlığı sürdürür müyüz? En küçük umuda bile tutunmamızı sağlayan sağlık, bağımlı olma ve bu kapsam içerisinde yer alan hiçbir olumsuzluğun kurbanı olmayı hak etmez! Gözü kapalı bir şekilde feda edilmesi gereken, bizleri her daim ayakta tutan dayanağımız değil onun önüne çıkan engellerdir. Ruh bütünlüğümüzün daimi bir şekilde korunması başta bağımlılık ve türevleri olmak üzere yolumuzun üstündeki engelleri sonsuza dek kaldırmaktan geçer.

Özümüzün kılıfı olan sağlık yıpranırsa biz diye bir şey de kalmaz. Biz olmak... Ne denli hoş geliyor kulağa değil mi? Ya hiçbir elin uzanıp yardım etmesine izin vermeden yalnızca 'yitik bir ben' olarak hayatlarımıza devam ederiz ya da sağlık kavramını sıkıştırdığımız kalıplardan çekip, yaşamımızın merkezine alarak ebedilik yolunda ilk adımını atabilmeyi başarmış "biz" oluruz. Şunu asla ve asla unutmayalım değerli büyüklerim, akranlarım ve küçüklerim: Sağlığa çizik, ruha yaradır!