Bir zamanlar memleketin birinde bir hükümdar varmış. Bu hükümdarın ilginç bir adeti varmış. Yılda bir göreve yeni bir Vezir atıyormuş. Görevden aldığı Vezir’i de bir adaya sürgüne gönderiyormuş. Ama ahmak olan bu vezirler, bir yıl sonra sürgüne gideceğini unutup, sarayda gününü gün etmenin peşindelermiş...
Gel zaman git zaman hükümdar, yeniden bir Veziri daha göreve getirir. Akıllı olan, yeni Vezir düşünmeye başlar. Bir yıl zamanım var, ondan sonra adaya sürgüne gideceğim. Madem bu gün elimde yetki var, o zaman adada kendime bir köşk yapayım da sürgüne gittiğimde orada perişan olmayayım der. Böylece gideceği yer için hazırlık yapar. Derken bir yıl geçer ama hükümdar vezir’i görevden almaz. Onun yerine geçmek için diş bileyenler, acaba hükümdar yılın bittiğini unuttu mu? En iyisi bir şekilde hatırlatalım diye anlaşırlar. Bir konuşma esnasında hükümdarım! Adetinizi terk mi ettiniz yoksa unuttunuz mu? Niçin bir yıl geçmesine rağmen yeni vezir’i sürgün etmediniz. Biz bunun sebebini merak ediyoruz derler. Hükümdar onlara: ne unuttum ne de terk ettim, ben devlet işlerini takip edecek, ileriyi görecek ve ona göre hareket edecek akıllı bir vezir arıyordum. Onu da buldum neden değiştireyim ki? Bundan önceki ahmak olanlar sürgüne gideceğini bile bile sarayın büyüsüne kapılıp, sanki sürekli burada kalacakmış gibi keyif peşindeydiler… Böyle bir vezir bırak devlete fayda vermeyi ancak zarar verir. Ben de bu yüzden onları görevden alıyor, ondan sonra gelene belki ibret olur diye de adaya sürgüne gönderiyordum, ama nafile… Maalesef biri diğerinden ahmak çıkıyor hiç ibret almıyorlardı.
Gelelim bize… Bu temsili hikayede hükümdar tabi ki hükümdarların hükümdarı Allah-u Teala’dır. Vezir ise bizleriz, yani tüm insanlar . Allah’ın Bakara suresi 30 uncu ayette; ” Ben yeryüzünde halife yaratacağım” dediği gibi tüm insanlar Allah’ın yeryüzündeki halifesidir. Yani kendilerine belli bir zaman ve belli bir yetki verilmiştir. Ama çoğu insan ahmak vezirlerin sarayın büyüsüne kapılması gibi, dünya güzelliklerinin büyüsüne kapılarak ölümü unutur ve gününü gün etmenin peşinde koşarlar. Akıllı olanlar da akıllı vezir misali düşünerek hareket ederler. Elimizde fırsat varken gideceğimiz yerde yani ölümden sonra perişan olmayalım diye çalışırlar…
İsrafil (as)'in ikinci defa sura üflemesiyle herkes kabirden kalkınca hazırlıksız olanlar perişan bir şekilde ne yapacaklarını bilemezken, hazırlıklı olanlar Allah’ın izniyle kurtuluşa erip, dünyada iken yaptıkları Salih ameller ve iyilikler sebebiyle cennette kendileri için hazırlanan köşklerinde ebedî sürecek mutlu bir hayat yaşarlar. Orada yorulmazlar, acıkmazlar, susamazlar… Ancak zevk için uyurlar, yerler ve içerler. Oradaki içecekler ırmaklarla akmaktadır. Rahatsızlık verici hiçbir şey yoktur. Herkes orada genç ve kuvvetindedir..
” Her canlı ölümü tadacak ve sonunda dönüp huzurumuza geleceksiniz. İman edip dünya ve âhiret için yararlı işler yapanları -hiç şüpheniz olmasın- içinde ebedî kalmak üzere altından ırmaklar akan cennetteki köşklere yerleştireceğiz; sıkıntılara katlanan, yalnız Allah’a dayanıp güvenerek işlerini gerektiği gibi yapanlara ne güzel karşılık!” Ankebut 57-59
Rabbim bizlere de nasip etsin inşallah…