Dikkatimi çekerdi hep, Avrupa ülkelerine çalışma amacıyla giden bazı insanlar zamanla daha dindar olarak geri geliyorlardı... Sebebini merak ederdim, buradan gitmeden önce doğru dürüst namaz bile kılmayan insanlar oraya gidince nasıl böyle takvalı bir Müslümana dönüşüyorlardı? Orada sihirli bir değnek mi değiyordu onlara?...
Bir gün birisinden onlarla ilgili şöyle bir hikaye duydum. Oradaki Hristiyanlar komşuları, bazı Müslümanlara sormuşlar sizin dininiz yok mu ki ne kiliseye ne Havraya gitmiyorsunuz? Bunlar elbette dinimiz var biz Müslümanız diye cevap verirler. O zaman peki sizin bizden farkınız ne? Müslümanlar ne yapar diye sormaya başlamışlar... Bu durumdan utanan bazı Müslüman kardeşlerimiz İslam'ı araştırmaya öğrenmeye başlamışlar. Bazı yerleri mescide çevirmişler. Oralarda bir araya gelip cemaatle namaz kılmaya başlamışlar. Kur'an-ı Kerim okumayı bilmeyenler okumayı öğrenmiş, böylece takvalı, ihlâslı birer Müslümana dönüşmüşler. Zamanla büyük camiler yaptırıp İslam'ı anlatmaya başlayınca bir sürü Avrupalı genç İslamiyet’i kabul edip Müslüman olmaya başlamış ki bu durum son hızla devam ediyor Elhamdülillah...
Şimdi bize gelecek olursak bu yıl 31 aralık yılbaşı gecesinde, akşam namazıyla rahmet iklimi olan üç aylara gireceğiz. Bizim de bir tercih yapmamız lazım...
Çünkü 31 aralık Hristiyanların Noel Bayramı. İnanışları gereği çam süsleyerek, hindi dolması ve kırmızı şarap olan kutsal yemekleriyle Hz. İsa'nın onlara misafir olarak geleceğine inanıyorlar... Bu sevinçle sabahlara kadar içip eğleniyorlar... Yani bu basit bir yeni yıla geçiş töreni değil, Noel Bayramı onların en kutsal günleridir...
Bu gece biz de peygamber Efendimiz (s.a.v)’in hadisinde geçtiği üzere Allah'ın ayı olan Recep ayına giriyoruz..."Recep Allah'ın ayıdır, Şaban benim ayımdır, Ramazan ise ümmetimin ayıdır." (Aclûnî, Keşfu'l-Hafâ, 1/423)
Başka bir hadisinde yine peygamber efendimiz şöyle buyurmuştur; "Receb ayında Allah-u Teâlâ'ya çokça istiğfar edin; çünkü Allah-ü Teâlâ'nın, Receb ayının her vaktinde Cehennemden azat ettiği kulları vardır. Ayrıca Cennette öyle köşkler vardır ki, ancak Recep ayında oruç tutanlar girer.” (Deylemi)
Yine Kur'an-ı Kerim'de Allahu Teala haram aylara saygılı olmamızı emretmektedir ki bu dört aydan biri de Recep ayıdır. 'Ey iman edenler! Allah’ın işaretlerine, haram aya, boyunları bağsız ve bağlı kurbanlıklara, rablerinin lütuf ve rızasını dileyerek Beytülharâm’a yönelmiş kimselere sakın saygısızlık etmeyin. İhramdan çıkınca avlanabilirsiniz. Mescid-i Harâm’a girmenizi engellediler diye bir topluma karşı duyduğunuz kin, sakın aşırı gitmenize sebep olmasın. İyilik ve takva hususunda yardımlaşın, günah ve haksızlık yolunda yardımlaşmayın. Allah’tan korkun, çünkü Allah’ın cezası çetindir."(Maide2)
Recep ayında oruç tutanlar Allah-u Teâlâ'nın üç türlü lütfuna mazhar olurlar. Birincisi geçmiş günahları mağfiret edilir. İkincisi kalan ömrüne bereket katılır. Üçüncüsü de haşir meydanında onu susuzluktan muhafaza eder.
Şimdi bizim bir tercih yapmamız gerekmiyor mu? Ya Müslümanlar gibi üç ayların başı Recep ayına girmenin sevincini yaşayacak, Allah'a hamd edecek, tövbe istiğfar ile Allah'a yönelecek, cennetin o güzel köşklerine talip olacağız...
Ya da Hıristiyanlar gibi sabahlara kadar içip, eğleneceğiz, tombala ve piyango adı altında kumar oynayacağız. Onlar gibi çam süsleyip, hindi pişirerek Hz. İsa'nın bize misafir gelmesini bekleyeceğiz...
Ama unutmayalım ki peygamber efendimiz(sav) bir hadisi şerifinde şöyle buyurmaktadır; “Kim bir kavme benzemeye çalışırsa, o da onlardandır.” (Ebû Dâvud, Libâs, 4/4031)