Nübüvvetin onuncu yılında Kureyşliler’in boykotu kaldırmasından yaklaşık dokuz ay sonra önce Ebû Tâlib, ardından Hz. Hatice üç gün ara ile vefat etti. Kendisine en büyük desteği veren bu iki yakınının ölümü Hz. Peygamber’i son derece üzmüştü...
Kendisine inanan ilk kişi olan Hz. Hatice, İslâmiyet’i tebliğ ederken karşılaştığı bütün sıkıntıları onunla paylaşmış, en zor zamanlarında onu teselli etmiş, destek vermişti. Amcası Ebû Tâlib ise kavmine karşı onu korumuş, uğrunda her şeyi göze almakla kalmayıp Ebû Leheb dışındaki Hâşimoğulları’nı da onu korumak için seferber etmişti. Kureyş arasındaki saygınlığı sayesinde ona fiilî saldırılarda bulunulmasını engellemişti.
Onun ölümünü fırsat bilen müşrikler Resûl-i Ekrem’e yönelik hakaretlerini arttırmışlar ve fiilî saldırılarda bulunmaya başlamışlardı.
Daha önce, geçtiği yollara veya evinin önüne diken ve pislik atmak yahut onunla alay edip hakaret etmekle yetinen müşrikler, Ebû Tâlib’in vefatından sonra evinden çok az çıkan Hz. Peygamber’e ağır hakaret ve işkenceler yapmaya başlamışlar, hatta evinin içine de çeşitli pislikler atarak, Resulullah efendimize eziyet ediyorlarmış. Nitekim Resûlullah, amcasının yokluğunu çok çabuk hissettiğini ve müşriklerin kendisine amcasının sağlığında yapamadıkları kötülükleri yaptıklarını söylemiştir.
Bu baskılar sebebiyle Mekke’de İslâm’a davet faaliyeti son derece zorlaşmıştı. Bir çıkış yolu arayan Resûl-i Ekrem, davetini diğer bir şehirde yapmaya ve Kureyş müşriklerine karşı başka bir kabilenin yardımını istemeye karar vermiş, Tâif’te yaşayan Sakīfliler’in İslâm’a gireceğini veya kendisine yardımcı olacağını uman peygamber efendimiz(sav) Ebû Tâlib ile Hz. Hatice’nin vefatından yaklaşık bir buçuk ay sonra (peygamberliğin onuncu yılı şevval ayı sonları) Zeyd b. Hârise’yi yanına alarak Tâif’e gitmiştir.
Tâif’te kaldığı on gün içinde Sakīf kabilesinin liderleriyle görüşmüş ve onları İslâm’a davet etmiştir. Ancak müşriklerden hiçbiri İslâm’ı kabul etmediği gibi onu alaya alıp hakaret etmişler ve ayak takımını peşine takarak onu taşlatmışlardır. Resûlullah’ın ayakları kan içinde kalmış, onu korumaya çalışan Zeyd de birkaç yerinden yaralanmış, hatta bazı riyetlere göre kandan tıpkı kırmızı bir heykele dönüşmüştür
Tâif’ten çıkmaya çalışan Hz. Peygamber yol üstünde Mekkeli iki kardeşe ait bir bağa sığınmak zorunda kalmıştır. Burada, Allah’ın kendisine bir kızgınlığı olmadığı takdirde başına gelen her sıkıntıya katlanmaya hazır olduğunu bildirdiği meşhur duasını yapmıştır;
Allah’ım güçsüzlüğümü ve çaresizliğimi, insanlar nazarında düştüğüm hor ve hakir durumumu sana arz ve şikâyet ediyorum. Ey merhametlilerin en merhametlisi! Sen zor ve sıkıntılı durumlarda olanların, zulüm altında zayıf düşürülmüş olanların Rabbi’sin. Benim de rabbim ancak Sen’sin. Beni kimlerin eline bırakıyorsun? Sen beni zalim bir düşmanın eline düşürmeyecek, onları bana hüküm geçirtecek bir konuma getirmeyeceksin. Ey Rabbim! Benim üzerime çöken bu musibet ve eziyetler, eğer senin bana karşı bir kızgınlığından ve öfkenden dolayı değilse; çektiğim bu sıkıntıya hiç aldırış etmem ve hepsine tahammül ederim. Yine de senden bana gelecek bir sığınmaya çok ihtiyacım var. Hem bu dünyada hem de ahirette, senin o karanlıkları aydınlığa çevirerek nuruna sığınıyorum. Ey Rabbim! Sen hoşnut oluncaya kadar senden af diler, tevbe ve istiğfarda bulunurum. Biliyorum ki; güç ve kuvvet ancak sendedir.”
Sonra buradan çıkınca Cebrail Aleyhisselam yanında bir melekle gelip ey Muhammed, sen dilersen, gördüğün bu melek şu dağı alıp Sakif kabilesinin (Taiflilerin) üzerine vursun da hepsini helak etsin demiş te Rahmet Peygamberi(sav) Ellerini açıp "Ya Rabbi onları hidayet et yani doğru yola ilet, muhakkak onlar bilmedikleri den yapıyorlar" diye dua etmiştir.
Nasıl demesin ki, Allahu Teala Enbiya Suresinin 107. Ayetinde "Ve seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik." Diye övdüğü bir yüce bir kişiydi O...
Böyle bir durumda bile beddua değil de dua edip, insanlara hidayet dileyerek onların cehennemde yanmasına gönlü el vermiyor, onların doğru yola girerek hem dünya hem de ahirette huzur ve mutluluğa kavuşmalarını dileyecek kadar merhamet doluyudu...
Ya Rabbi peygamberine verdiğin o rahmetten bir parça gönlümüze de ver. Onun istediği o hidyete bizleri de kavuştur. Bizleri O Mübarek Zata yakışan bir ümmet eyle. Onun dünyayı aydınlatışının yıl dönümü olan bu mübarak geceyi hayırlara vesile eyle. Özellikle Gazzeli kardeşlerimizin Zaferine ve Mel'un Yahudilerin rezil rüsva olmasına vesile kıl. Amiiin...