Büyüklerimden dinlediğim bir hikayeyi anlatacağım... Halk arasında anlatılan bu hikayelerde anlaya bilenler için nice ibretler vardır.

Malı mülkü oldukça fazla olan zengin bir adam, bir türlü mutlu olamıyorken, onlara göre oldukça fakir sayılan komşularının evlerinden gelen cıvıldaşmalar, mutluluk gülüşmeleri adamın oldukça dikkatini çeker. Bu dikkat çekme, zamanla gittikçe büyük bir mereka dönüşmüştür.

Bir gün hanımına derki bu kadar malımız mülkümüz varken şu fakir komşularımızın çeyreği gülüp eğlenemiyoruz. Çok merak ediyorum, bunların mutluğunun kaynağı ne acaba!...

Hanımı, merak etme ben öğrenirim der. Öteki gün komşusunun hanımından sorar, her akşam evinizden gülüşme sesleri eksik olmuyor. Acaba bu saadetinizin sebebini öğrene bilir miyim? Komşu kadın derki, bizim altın bir topumuz var onunla oynar eğleniriz...

Zengin adamın karısı durumu kocasına anlatınca, o da gider bir altın top alır gelir, akşamları onunla oynamaya başlarlar ama fakir komşunun evi gibi olmaz, bir türlü mutlu olamazlar...  Hanımına derki sen bu işin aslını iyice öğren bunda başka bir şey var... Kadın öteki gün yine komşusuna sorar bizim bey de gitti bir altın top alıp getirmiş, onunla oynamaya çalıştık ama olmuyor bir türlü sizin gibi mutlu olamıyoruz. Hemen diğer kadın güler, Allah müstahakkını versin. Sen gerçekten altın top mu anladın? Altın top dediğimiz bizim küçük çocuktur. Onunla oynayıp eğleniyoruz, böylece derdimizi, gamımızı unutuyoruz. Bu gülüşmelerimiz, mutluluğumuz ondan dolayıdır...

Böylece o zengin aile de anlıyor ki insanı dünyada mutlu mesut eden şeyin dünya malı olmadığını, asıl dünya mutluluğunun kaynağının huzurlu bir aileden geçtiğini...

   

Bir bakalım geçmişimize; peygamber efendimiz (sav) den bu zamana kadar geçen Bin yıldan fazla zamanda, dinimize göre huzurlu ailelerde nasıl mutlu olduğumuza...

  

Çok değil şu anki anne baba olan bizler, çocukluğumuza bir bakalım. Belki babalarımız bizim kadar kazanamıyor, bizim gibi evlerde oturamıyor, bizimkiler gibi eşyaları yoktu. Belki bir gün aç bir gün tok yatardık ama kime sorarsak soralım daha mutluyduk...

  

Çünkü maddi çıkarlar üzerine kurulu olmayan, karşılıksız sevgi üzerine kurulu ailelerdik. Dinimizden gelen büyüklere saygı ve hürmet, küçüklere sevgi ve merhamet duygusuyla birbirimize yaklaşırdık. En büyük günahlardan birisinin anne-babaya isyan olduğunu bilir, Allah'ın emri olduğu için onlara öf bile dememeye çalışırdık... Elbette hata yaptığımız da olurdu onlarda Allah'ın azabından korkar, sevgi ve şefkat ile bize muamele ederlerdi.

  

Rabbin yalnız kendisine kulluk etmenizi ve ana-babaya iyilik yapmanızı kesin olarak emretti. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlılık çağına erişirlerse sakın onlara “Öf!” bile deme, onları azarlama, onlara gönül alıcı tatlı ve güzel söz söyle! (İsra 23)

   

İşte Allah'ın ve Resulünün ve biz Müslümanların düşmanı olan kafirler, bu yüzden her yönden aile kurumuna saldırarak onu yıkmak için yer yolu denediler. Özellikle kadın üzerinden, kadına özgürlük propagandalarıyla bu işi çok ileri taşıdılar ve hâlâ bunu yapmaya devam ediyorlar...

Çünkü çok iyi biliyorlar ki geleceğimiz olan çocuklarımızın iyi bir insan olmasının yolu huzurlu bir aileden geçer. Huzurlu bir ailenin temelinde de mutlu bir kadın ile erkek yani anne ile baba ilişkisi vardır. Bu gerçeği Allahu Teala Kur'an-ı Kerim'de şöyle anlatmaktadır;

    

Onlara ısınıp kaynaşasınız diye size kendi türünüzden eşler yaratıp aranıza sevgi ve şefkat duyguları yerleştirmesi de O’nun kanıtlarındandır. Doğrusu bunda iyi düşünen kimseler için dersler vardır. (Rum Suresi 21)

    

Özellikle çocuğun ilk terbiyecisi olan anneyi hedefe aldılar ki, çocuk terbiyeden güzel ahlaktan yoksun büyüsün... Hayırlı bir evlat olacağına, ahlaksız, hırsız, gaspçı, fitnekar olsun...

   

Böylece Müslümanlar, tek derdi dünya malı olan, sürekli birbirinin kuyusunu kazan, sevgi yerine birbirinden nefret eden insanlar olsunlar ki hiçbir zaman bir araya gelmesinler... Kuvvetleri zayıflasın ki dilediğimiz gibi onları sömürelim…  Maalesef bunu büyük bir ölçüde de başarmış durumdalar.

   

Biz aklımızı başımıza alıp aslımıza dönmedikçe, Avrupa’nın bir bomba gibi aileyi yıkmak için aramıza koyduğu sahte propagandalara itibar ettikçe, dinimizin tavsiye ettiği huzurlu aile ortamına dönmedikçe de sömürülmeye devam edileceğiz...

Bu gaflet uykusundan uyanıp hakkı görerek ona tâbi olma ve batıldan uzak durma temennisiyle...