Ömer Büyüktimur
[email protected]
Biliyormusunuz!..
Bizim;
En büyük "zafiyetimiz" nedir?
Ya da;
"Akil" olamama, beceriksizliğimizin, hikmeti?
Ve tabi ki;
Şuan ki "vahim" derecedeki hal-i durumumuz..
İfade edeyim..
Nedeni;
Bizim "sorumsuzca", sorumluluk üstlenmemizdir!..
Konuşuruz,
Eleştiririz, ama "iş sorunu" çözmeye..
Veyahut; "müdahale" etmeye gelince; "kafalar kuma gömülüyor"
* * *
Bakın;
Orta yerde 24 askerin şehit cenazesi..
Ki dün gelişen iki hadiseyle "şehit sayısı" 27'ye çıktı..
Bitlis'teki, sivil ölümlerin de sayısı 5'e yükseldi.
Çünkü;
Ağır yaralı olan 14 yaşındaki Esra Eraslan hastanede öldü.
Eraslan;
Ailesi böylece teröre verdiği kurban sayısı 5 oldu..
Gelde;
Bu acılara ve dökülen kana "dayan", dayanabilirsen..
Beri yanda;
Öldürülen dağdaki PKK'lıya gelince..
Onun da sayısı bilinmiyor.
Bu kadar;
Ceset orta yerde bulunurken..
Batı'nın da,
Doğu'nun da "acısı ve ana yürekleri" böylesi dağlı hale getirilmişken..
Ne yazık ki;
Halen de; Devletin zirvesi..
Daha doğrusu siyasi partilerin "hikmetli"(!) liderleri; "egolarının" tatmininde.
H H H
Dikkat edin;
Var olan acıyı paylaşmak yerine..
30 yıldan buyana süre gelen, "kronik" hadiseye çözüm bulmak yerine..
Silahları susturmak,
Barış, kardeşlik, huzur ve istikrar "sağlanabilmesi" için, çaba sarf etmesi gerekirken,
Toplumun,
Geleceği açısından, "mutluluk" temin edici yol haritaları ortaya koymaları lazımiken..
Onlar;
En yürek yakıcı acının yaşandığı günde bile sorumluluktan uzaklar.
Yaptıkları;
"Karşılarındaki" siyasi rakiplerini suçlamak ve bunun üzerinden "egolarını" tatmin etmek.
İşte bu;
"Siyasi hava" enva-i rezillikleri ihtiva ettiği gibi; "yarınları da" kaygılandırıyor..
Çünkü;
Bunlar mı, ülkeyi "salih-i selamete" götürecek, demekten insan kendini alı koyamıyor?
H H H
Sormak istiyorum;
Devletin tepesine..
Ve bu tepeye namzet olan siyasi parti liderlerine..
Aynı minvalde;
Toplumun "vazgeçilmez" dinamikleri olarak görülen, "STK'lara"..
Kanaat önderlerine..
Din adamlarına..
Yani, "ahalinin" bir adım önünde giden zevata..
Acıların,
Tavan yaptığı, barış ve kardeşliğin "dip" yaptığı..
Yeni acılar,
Yeni şiddet ve kaosun "geliyorum" diye bas bas bağırdığı bir zaman dilimi içerisinde..
Sokakların,
Kürt-Türk çatışmasına "hazırlık" yaptığı..
Uluslararası,
İşbirliklerin "Bizans oyunlarını" sahneye koyma gayretkeşliği içerisinde olduğu.
İran,
Irak, Suriye ve İsrail ile Ermenistan'ın "başaktörlük" yaptığı, "kaos" körüğü orta yerde işlem görürken.
Siz,
Ve sizler "siyasi kaygalarınızı", "makam ve mevki" endişenizi..
* * *
Velhasıl;
Egolarınızı bir kenara, ne zaman bırakacaksınız..
Ne zaman; "gerçekleri" görme, erdemliğine ulaşacaksınız.
Makam,
Mevki ve düşünceleriniz "toplumun" bekaası ve kardeşliği için bugün; "efor" sarf etmeyecekse, ne zaman edecek?
Önceki gün;
Daha şehit cenazeleri "baba ocaklarına" ulaştırılmazken..
Sizler;
Nasıl bir gaflet ve delalet içerisinde; "egolarınızı" tatmin etmenin "şehvetindesiniz"
Sorumluluk yok..
Güçbirliği yok.. Soruna çözüm getirmede, "işbirliği" yok..
Varsa,
Yoksa "siyasi" yıkımı nasıl yapabilirim?
* * *
Bakın..
Kılıçdaroğlu;
AK Parti iktidarı "akan kandan sorumlu, hemen istifa etmeli" diyor..
Devlet Bahçeli..
30 yıl içerisinde; "kaybedilen" 40 bin insanın kanına doymamış bir ruh haliyle.
Güneydoğu'da;
Yaşatılan O.Hal'in "karanlık dönemine" hikmet ederek..
Bölgede;
Olağanüstü Hal'i ilan edilsin.. Sınırı ötesine, "Bayrak" dikilsin..
BDP..
Ne acının duygusunda, ne de "silaha" sarılan PKK'ya tepkide..
Eleştiri okları; tamamen Ak Parti hükümetine..
Dikkat edin;
PKK'da, Ergenekonda, Vesayetçi zihniyette..
Muhalefetteki tüm partilerde..
Ortadoğu'daki; "despot" ülke liderleri de..
Hepsi;
Mevcut "iktidara" düşman..
Ki halkın; yüzde 50 tevecühünü almış bir parti olmasına rağmen tek düşman; AK Parti!
* * *
Biliyorum;
Bu ifadelerle bir anda; "AK Partili" ve AK Parti savunucusu diyecekler..
Hayır..
Ama orta yerde; "herşey aleni"..
Evet,
Politikaları "toplumsal" değerlerin bütünlüğü ve eşitliği için, icra etmeleri gerekirken..
Onlar;
"Var olan" ateş nasıl körüklenebilinirliğin gayretinde..
Ülke yönetimindeki siyasal iktidar "nasıl alaşağı" edilebilinirir hesabında..
Ve bakın;
Bu çarpık hale "sağduyu" icra etmesi gereken, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'de, duygusuna yeniliyor..
Aslında,
Ben bu yenilgiyi bir ölçüde, olaydan "iki gün önce" O bölgede yaptığı gezinin ardından, saldırın yapılmasına bağlıyorum..
"Ben oraya gitmeseydim, moral vermezseydim..
PKK'da askerin moralini bozmak için o saldırı yapmazdı" duygusuyla;
Şehit haberlerinin geldiği ilk anda; "Misli intikam alınacaktır" demesi, doğru bir ifade değil..
Nitekim;
Bu ifade CHP'ye, MHP'ye ve BDP'ye "cesaret" verdiği gibi..
Ergenekoncu,
Ve vesayetci zihniyete de, "taze kan" pombaladı..
* * *
Onun için de;
Hükümete ve Erdoğan'a yüklenildi.
Tabi; Başbakan Erdoğan'da; ilk günün "hiddetiyle" pusuda bekleyenlere omuz vermedi değil..
O da,
Benzeri ifadelerle "şiddeti" benimseyen lider olarak, göründü.
Zaten;
Onun için de, "şehit cenazelerini" ganimet görüp, "sokağı alevlendirmek" isteyenler sahneye çıktı..
Kürt-Türk çatışmasını "körükleyebilmek" için..
Ama;
Son iki gündür verdiği mesajlar "süreci" toparlar mahiyette..
Ben;
Şu sözünü siyasilerin,
Ve tabi ki kanaat önderleri ve Sivil Toplum Örgütlerinin..
Tabi;
STK'lar dedikse de, Diyarbakır'da "Devlete" kükreyen, PKK'ya gelince, "susanları" kast etmiyorum..
İki tarafın da;
"Yanlışını görüp" tepki koyan, toplumu hepsinden öncelikli görenleri kast ediyorum..
Özgürlüğü, eşitliği, hakları ve halkları bilen ve ayırmayanları kast ediyorum.
Soruna;
Köklü çözüm bulma gayretkeşliğine dayalı; "Toplumsal çözüm seferberliğine" katkı sunulmaları gerekir...
* * *
Buradaki;
Duruş, tavır ve icra edilecek yol haritası "sorunun" çözümüne yönelik olmalıdır..
Ve; "Meclisi" bu konuda, "işler hale" getirmeliler.
Zaman,
Ve süreç kaybı yaşatılmadan, "yeni canlar" kaybetmeden!
Oturup, konuşulmalı..
Yürütülen, "diyalog, uzlaşı ve müzakere" maratonuna yeniden, başlanılmalı..
Nasıl ki;
48 yıl sonra İspanya'daki ETA örgütü "silah" bıraktı..
Ve hemen ardından; "siyasi müzakereler ve diyaloglar" geliştirildiyse..
Neden;
PKK ve neden Türkiye "bu örneği" kendine, ders-i ibret almıyor..
Başbakan Erdoğan,
Dün Hak-İş Kurulunda "ETA'yı örnek" vererek, bir nev-i "biz niye yapmayalım" dedi..
Bence;
Bundan sonra Başbakan "dediklerinin" altını doldurmalı..
PKK'da,
KCK'da ve tabi ki BDP'de..
"Siyasal zemine" gelinmesi noktasında; "zeminin" dibini doldurmalı..
Bu kadar Asker,
Bu kadar Polis "öldürüldü" üstünlüğünü öne çıkaran, "savaş körükleyen" egoyu da, bırakmalı..
* * *
Sonuç itibariyle;
Herkes için.. Kürt için, Türk için, Laz için, Çerkez için..
Sunnisi, alevisi.. Velhasıl; bu topraklarda yaşayan 72 milyon için..
Canımızı yakan,
Enerjimizi tüketen,
Psikolojimizi bozan,
Değerlerimizi yok sayan,
Hakları ve halkları "erozyona" uğratan,
Kardeş kavgasını körükleyen,
Malk, mülk ve servet kaybına yol açan,
Hatta ekolojik dengeyi dahi tar-ü mar eden bu "ateşi" bir an evel söndürmeli.
Ortak,
Akıl, ortak yol ve ortak fikriyat geliştirip "haydi barış haydi çözüm, haydi birlik" diyelim..
H H H
Êdî bese.
Jı hemiyan Aşîtî ve bıratî.
Yeter,
Savaş ve çatışma.
Yeter herkese barış ve kardeşlik.
Eğer;
Aha bu ortak akılda "çözüm hemen" dersek, bilinmelidir ki "bu ülke ahalisi" dünden razı, arkanızdadır..
26 Ekim'de;
Meclis'in yapacağı kapalı görüşme bir çok "uzlaşmazlığı" gidereceğini umit ediyorum.
Haydi hayırlısı..
İnanın,
Savaş'ı tar-ü mar edecek olan Barış bir arpa boyu kadar bize ve ülke ahalisine uzak değil.
Yeter ki;
Sorumluluk, cesaret, samimiyet ve hakkaniyet hasıl olabilsen..
Huzurlu,
Ve çatışmasız bir hafta sonu dileğiyle..