Aralık 2019’dan beri dünyayı etkisine alan koronavirüs salgını ölümler, artan vaka sayıları ve aşı tartışmalarıyla etkisini göstermeye devam ediyor.
Salgın ve kısıtlamaların etkisiyle ölüm ve hastalık haberleri yeniden gündemimizin ilk sırasına yerleşti. Ülkemizde ve dünya çapında işsiz kalan kesimlerden, çöken sektörlere kadar ekonomik olarak büyük darbe aldık. Ölümün ve hastalığın bu kadar gündemimizde olduğu ve ölümü ensemizde bu kadar sıcak hissettiğimiz bir dönemde maneviyatımızın artması, dünyevileşme, bencillik ve kişisel çıkar düşüncelerinin ortadan kalkması gerekirken, maalesef insanlarımız ne inançlarının gereği gibi davranıyor, ne de başımıza gelen musibetlerden ders alıyoruz.
Ekonomik sorunların yanında bir de pandeminin getirdiği sorunlar yumağına rağmen toplum olarak sanki bu ölümler hiç yaşanmamış gibi, dünya hırsı, kişisel menfaatler ve vicdansızca yapılan zamlarla birbirimize zarar vermekten geri kalmıyoruz.
Akaryakıttan gıda ürünlerine kadar yapılan zamların yanında bir de ev ve işyerleri kiralarına yapılan vicdansızca zamlar karşısında ne diyeceğimizi bilemiyoruz. Pak dinimiz İslam ve örfümüzden uzak nesiller ve toplumlar haline dönüştük. Yıllardır uygulanan yozlaşma ve İslam’dan uzaklaştırma projeleri etkisini göstermiş olacak ki, kendi menfaatimiz dışında bir şey düşünmez olduk. En yakınlarımızı bile menfaatimize tercih ediyoruz. Ne empati yapar olduk, ne de yarın ALLAH’a hangi yüzle hesap vereceğimizi umursuyoruz. En yakınlarımızın bile incinmesini göz ardı ediyor ve sadece menfaatimizi önceliyoruz.
Peygamber efendimizin (S.A.V.):
“Müminler bir vücudun azaları gibidir. Vücudun herhangi bir azasına bir diken batsa, bir ıstırap duysa vücudun her tarafı ondan rahatsız olur…” Emrinin muhatabı olarak ne hale geldik? Neden ev veya işyerleri sahipleri kendilerini kiracıların yerine koyup da; kiraları belirlemiyor? Bu ekonomik kriz ve pandemi sürecinde bir esnafa astronomik bir kira belirlediğinizde, o esnafın o kirayı nasıl çıkarabileceğini, vergiler, eleman ücretleri, SGK primleri gibi giderlerin yanında kendi geçimini nasıl karşılayacağını düşünerek kira miktarını belirlememiz gerekmez mi? Kimseye havadan para yağmıyor! Empati olmadığında esnaf bu yüksek kiralar karşısında kara kara düşünmekten başka çare bulamıyor. Ya ev kirası ücretlerine ne demeli? Tayin dönemi, okulların açılması, inşaat sektöründeki sorunlar ve maliyet girdileri ile ertelenen evlilikler bahanesiyle kiralarda fahiş artışlar oldu. Üniversitelerin açıldığı bir dönemde 1+1 evlerin fiyatları bile adeta düğün salonlarıyla yarışıyor. Bu durumda öğrencilerin aldıkları burslar ve ailelerinden gelen para ev kiralarına bile yetmiyor. Öğrenciler bu kirayı nasıl ödeyecek? Okul dışında çalışmak zorunda mı kalacak? Düşünen var mı acaba?
Asgari ücretli bir aile ayda en düşük 1500 TL kira, artı diğer giderleri nasıl ödesin? Sadece asgari ücretli değil, ayda 5000-6000 TL maaş veya geliri olanlar bile bu fiyatların altından kalkamaz. Maaşlarını hep ev kirası, elektrik, doğalgaz vs. ile bitirip aç mı kalsınlar? Sosyal hayatları hiç olmasın! Hiç hastalanmasınlar! Çocukları okula gitmesin bu mu yani? Bir kiracı ailesini nasıl geçindirecek diye düşünen ev sahibi var mı acaba? Peki, bu maaşla bu kira ve geçim nasıl olacak diye çözüm arayan siyasi iktidar var mı? Bu sorunu hükümet çözmeyecekse kim çözecek? Belli ki vicdanlar tatile çıkmış. Vesselam
Veysi Demir Doğruhaber Gazetesi