Müşriklerin ileri gelenlerinden Ebu Cehil, Ebu Süfyan ve Ahnes Bin Şerik bir gece gizlice Peygamber efendimiz (sav)i dinlemeye gelmişlerdi. Üçünün de birbirinden haberi yoktu. Kur’an’ın cazibesine kapılıp tan yeri ağarıncaya kadar Kur’an dinlediler. Sonra eve gitmek için gizlendikleri yerlerden çıkınca, birbirlerini tanıyıp kınadılar ve dağıldılar. Sonraki gece dayanamayarak tekrar dinlemeye gittiler. Yine gizlendikleri yerlerden çıkınca birbirlerini görüp kınadılar. Üçüncü gece tekrar dayanamayıp gizliden Kur’an-ı dinlemeye gittiler… Tekrar tan yeri ağarınca eve gitmek için gizlendikleri yerlerden çıktılar. Ve tekrar karşılaştılar, aralarında; bu böyle olmaz bir daha böyle bir şey yapmayacağımıza dair sözleşelim dediler ve bu şekilde sözleşip yemin ettiler, sonra da dağıldılar…
Kırk yaşına kadar kendisinden hiç yalan işitilmemiş, herkesin güvendiği, merhametiyle, cömertliğiyle, iyililere örnek oluşuyla tanınan Hz Muhammed (sav) okuma yazma bilmemesine ve hiçbir âlimin yanında eğitim almamış olmasına rağmen, birdenbire öyle güzel sözler söylemeye başlamıştı ki, dinleyen herkesi cezbediyordu. Hem geçmişten hem de gelecekten haberler veriyor. Hem dünya hayatının saadetini öğretiyor, hem de ahiret hayatının kurtuluş reçetesini sunuyordu. İşte Kur’an’ı Kerim’in bu cazibesine insanlar dayanamıyor, herkes onlar gibi inat etmiyor, günden güne iman eden, İslam kervanına katılanların sayısı artıyordu…
Müşriklerin ileri gelenleri kendilerince bu gidişatı durdurmak için çareler aramaya başladılar. Sonunda kendilerine göre çare olacak çok saçma bir fikir öne sürdüler. Islık çalarak, el çırparak, değişik sesler çıkararak Kur’an’ı Kerim’in duyulmasını engellemeye çalışacak ve böylece insanların ona iman etmesinin önüne geçeceklerdi. Bu hakikati Allah cc Kur’an’da şöyle açıklamaktadır:
“İnkârcılar dediler ki: “Bu Kur’an’a kulak vermeyin, okunurken gürültü çıkarın, belki bastırırsınız.” Fussilet 26
Ama ahmaklar anlamıyordu ki Allah nurunu tamamlamak istediğinde hiçbir güç ve kuvvet buna engel olamaz. Allahu Teâla Kur’an’ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır; “İsterler ki Allah’ın nurunu ağızlarıyla söndürüversinler; ama inkârcılar hoşlanmasalar da Allah nurunu muhakkak tamamlayacak!” Saff 8
Tarihte sürekli onların yolundan yürüyen torunları benzeri şeylerle Kur’an a engel olmaya çalıştılar… Ama Allah’ın inayetiyle, insanlığın önünü aydınlatan nur ve tüm kalplere şifa olan bu yüce kitabın, insanlığın kalbine ilmek ilmek nakış olmasına engel olamadılar.
Bizden öncekiler de Kur’an-ı anlamayalım diye alfabemizi değiştirdiler, yetmedi medreselerimizi kapattılar, yetmedi camilerimizi kapattılar yada başka bir şeye dönüştürdüler, yetmedi Kur’an okunmasını yasakladılar. Elhamdülillah ne yaptılarsa Kur’an’ın aşkını Müslümanların kalbinden söküp alamadılar. Kuran’ın güneş gibi her tarafı aydınlattığını ve güneşin de balçıkla sıvanamayacağını bir türlü anlayamadılar… Gözlerini kapatınca güneşin gideceğini yerini geceye bırakacağını sandılar. Ama gözünü kapatanın sadece kendisine gece yaptığının farkında olmayacak kadar akılsızdırlar bu yaratıklar…
Şimdi de onların yolundan giden bazı akılsızlar, Kur’an’ı yakarak zarar vereceklerini sanıyorlar. Bu da müşriklerin gürültü çıkararak Kur’an’ın nurunun yayılmasını, insanlığı aydınlatmasının engellemeye bezemektedir. Ama müşrikler nasıl Kur’an’ın bir güneş gibi insanlığı aydınlatmasının önünü nasıl alamadılarsa, Elhamdülillah Kur’an güneşinin yeniden insanlığın hidayet kaynağı olmasının önüne de kimse geçemeyecektir. Onu Tüm yaratılmışların en şereflisine indiren Allah cc onu koruyacaktır…
“Kesin olarak bilesiniz ki bu kitabı kuşkusuz biz indirdik ve onu mutlaka koruyan da yine biziz.” Hicr 9