Çin devlet başkanı Xi (Şi) Jinging, başkenti Doğu Kudüs olan 1967 sınırları temelinde tam egemenliğe sahip bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasını kararlılıkla desteklediklerini söyledi. Ayrıca yaptıkları yardımın miktarını da arttırdıklarını ve Filistin devletinin BM’ye tam üyeliğini savunduğunu –ki bu Filistin devletinin uluslararası alanda tanınmasını ve devlet olarak tanınması anlamına geliyor- bildirdi.
Peki, Çin, neden İsrail’i ve dahi İsrail’in en güçlü destekçisi Batı’yı karşısına alarak Filistin devletinin yanında yer almakta?
Bu taraftarlık sadece Filistin devletiyle sınırlı değil. Çin 2026 yılında gerçekleşecek olan ikinci Çin-Arap zirvesine de ev sahipliği yapacak. Devlet başkanı Şi, Arap ülkeleriyle özellikle enerji ve lojistik gibi alanlarda iş birliği geliştirmeyi istediğini vurgulayarak Çin’in Kuşak-Yol Projesi için yatırım istedi.
Buraya kadar okuduysanız Çin’in bu desteğinin nedenini tahmin etmişsinizdir. Bunun nedeni elbette tamamen ekonomik çıkarlar. Çin, Orta Doğu’daki en büyük ticaret ortaklarından biri. Cezayir, Mısır, İran ve Suudi Arabistan gibi devletlerin en büyük ithalat ve ihracat ortağı. Bu ortaklık sayesinde enerji gereksinimini sağlama ve ekonomik ilişkilerini güçlendirerek küresel ekonomide etkin güç olma imkânını elde ediyor. Buna örnek verirsek Çin’in petrol ihtiyacının neredeyse yarısı bu devletlerden sağlanmakta.
Orta Doğu’daki savaşlar nedeniyle Çin’in bu devletlerle kurduğu diplomatik ilişkilerinin ve siyasi gücünün zayıflamasına neden olmakta. Çin’in Irak ve İran’da yatırım yaptığı petrol alanları, savaşın getirdiği istikrarsızlık nedeniyle tehdit altında kalabilir. Yani savaş nedeniyle ortaya çıkan istikrarsızlık, enerji arzını kesintiye uğratarak enerji güvenliğini tehdit edebilir.
Dolayısıyla, Filistin-İsrail savaşının uzaması, Çin’in ticaret yollarını ve enerji kaynaklarını riske atabilir. Bu yüzden Çin, bu çıkarlarının tehlikeye girmesini engellemek için istikrarlı bir Orta Doğu’yu tercih etmektedir.
Hoşça kalın,
Sevgiyle kalın.