Bazen kaderin çizdiği yol, hiç kimsenin tahmin edemeyeceği bir yönde gelişebilir. Dağlarda çobanlık yapan bir adam… Düstek el-Bad el-Kurdi… Silahlandı ve onuncu yüzyılın ortalarında Doğu Anadolu’da fetihlere girişti.
Erciş, Diyarbakır, Silvan, Nusaybin… Gücünün zirvesine ulaşmıştı. Birkaç bölgeyi daha ele geçirmek istediyse de ömrü buna yetmemişti. Ama artık olan olmuştu. 10 ve 11. yüzyıllarda 100 yıl hüküm süren Kürt hanedanlığı olan Mervaniler kurulmuştu. Ayrıca Badıkan aşireti de Dustek el-Bad’a dayanmaktadır. İşte o ünlü Köprüsü Malabadi (Bad’ın Evi) bu Mervani kurucusunun ismini taşımaktadır.
Silvan Belediyesinin logosunda bulunduğundan da anlaşıldığı gibi Malabadi Köprüsü, Silvan sınırları içerisindedir. Artuklular döneminde 1147 yılında yapılan köprü, 7 m genişliğinde ve 150 m yüksekliğindedir. Taş köprüler içerisinde en geniş kemere sahip olandır. Kemerin her iki yanında, iç tarafta kervan ve yolcular tarafından, özellikle kışın zorlu günlerinde barınak olarak kullanılan iki oda bulunmaktadır.
Evliya Çelebi bu köprü hakkında şöyle demiştir: “Köprünün sağ ve solundaki bütün korkuluklar Nehcivan çeliğindendir. Ama demirci ustası da var kudretini sarf ederek bir tür sanatlı kafesli korkuluklar yapmış ve doğrusu elinin ustalığını göstermiştir. Doğrusu, üstad mühendis var kuvvetini sarfederek bu köprüde öyle sanatlar göstermiştir ki, bu işçiliği geçmiş mimarlardan hiç birisi göstermemiştir.”
Evliya Çelebi’yi duyan Albert Gabriel durur mu? O da şöyle demiştir: “Modern statik hesabının olmadığı devirde bu açıklıkta o zaman için böyle bir eser hayranlık ve takdiri muciptir. Ayasofya’nın kubbesi köprünün altına rahatlıkla girer. Balkanlarda, Türkiye’de, Orta Doğu’da bu açıklıkta, bu yaşta köprü yoktur.”
Başka bir köşede görüşmek üzere.