Kudüs mübarek şehir.   Müslümanların ilk kıblesi.  İsra ve Miraç mucizesinin yaşandığı kutsal topraklar.  Davut, Süleyman, İsa, Zekeriyya, Yahya peygamberin (Allahın selamı hepsinin üzerine olsun) saf bilgi ve insanlığın yegâne kurtuluş reçetesi olan vahyi insanlara rehber kılmak için mücadele verdikleri topraklardır. Kudüs’ü değerli kılan taşı, toprağı, yolları, caddeleri değildir elbette. Geçmiş dünyanın insan eliyle kirletilen fıtratının, vahiy pınarı ile temizlendiği belde olması onu değerli kılıyor. Son elçi Hazreti Muhammed Aleyhi selamın tüm peygamberlerin insan eliyle kirletilen vahiy pınarını arındırıp saf ve temiz haliyle insanoğlunun fıtratına uygun yaşaması için önceki vahiyleri doğrulayıcı olarak Kuran kerimi rehber kılmaya çalıştı.
    Her ne olduysa ondan sonra oldu. Kendi çocuklarını tanıdıklarından daha fazla tanıdıkları halde,  zamanın en büyük iki insan kitlesi olan hem Yahudiler ve hem Nasranîler bu mesaja karşı çıktı. Allah’ın, kendilerinden olmayan,  çölde yaşayan bir yetime son ve en büyük vazifeyi vermesi zorlarına gitti. Nefisleri, bunu kabul etmeye yanaşmadı. 
    Kâfir kâfirliğini yapıyor. Buna diyeceğimiz bir şey yoktur. Kardeşlerini diri diri ölmesi için kuyuya atan, peygamber babalarını üzüntü ve ıstıraba mahkûm eden, kendilerine gelen peygamberleri testerelerle şehid eden, 40 günlük bir ayrılıkta dahi denizin yarılmasına bile şahitlik edip büyük mucizeler gördükleri halde, buzağıya tapacak kadar nefislerini ilah kılan İsrail oğullarından ne beklenirdi. Merhamet mi? Geçin orayı…
    Bulundukları her devirde, mutlaka kargaşa çıkarmışlar. Nimete nankörlük etmişler. Milattan önce 700'lü yıllarda isyanlarından dolayı Asurluların gazabına uğramışlar. Yine bir zaman sonra Babillilere karşı ayaklanmışlar, meşhur Babil sürgününü yaşamışlar. Miladi 70 yıllarında Roma İmparatorluğunu karıştırmışlar Büyük Romanın hışmına uğramışlar. Bu rezillikten sonra Avrupa’ya ve Ortadoğu ülkelerine dağılmışlar. Son birkaç asırda Amerika kıtasına yerleşmişler.
    Lafı uzatmadan; onlar karakterlerinin gereğini yapıyor da; Müslüman neden Hint fakiri gibi bir köşeye çekilmiş sadece ağlıyor.  Sorun burada zaten. Amerika başkanı Kudüs’ü İsrail başkenti yapmaya kararlı gibi. Müslümanlar ah vah ediyor. Bu asla olmayacak diyorlar. Gözyaşı döküyorlar. Sosyal mecralarda israil'i yıkıyor Amerika’yı batırıyorlar. Heyhat.
    Adamlar çalıştı çabaladı. İster cebren, ister hile ile amaçlarına ulaştı. Onları amaçlarına biz ulaştırdık dersek büyük konuşmuş olmayız.  Şu anda Dünya ekonomisini, merkez bankaları üzerinden ellerinde tutan Rockelfeller ve Rothschild aileleri İsrail'in çıkarlarına hizmet ediyor. Para gücüyle ülkelere başkanlar tayin ediyor. Buna Hıristiyan Amerika da dâhildir. İslam ülkelerinin yöneticilerini ve bürokratlarının çoğunu, yazar ve çizerlerini, ekonomistlerini silah sanayisini bu merkezler kontrol ediyor.
    Hem de bu gücü Müslümanların petrol ve gaz zenginlikleri ile elde ediyorlar. Yer altı ve yerüstü zenginlikleri ile de pekiştiriyorlar.
    Söylermisiniz; Biz Müslümanlar miskin oturalım da Allah( Azze ve celle) Yahudilere ve Amerika’ya Ebabil sürülerini mi göndesin. Rahmetli Erbakan hocanın dediği gibi “Korkarım ki eğer gelirlerse  o ebabil sürüleri 6 Milyonluk Yahudiler için değil ancak 1 Milyar 500 Milyon nüfusa sahip olupta hiçbir iş beceremeyen Müslümanları taşa tutmak için geleceklerdir.
Unutmayalım ki; Kudüs ün işgalinden önce zihinlerimiz, ailemiz işgal edildi. Kullandığımız teknoloji, tükettiğimiz yiyecekler, iletişim ağları hepsi onların kontrolünde. Yapacağımız tek şey rabbimizin bizi ikaz edip son üç asırda bir türlü gerçekleştiremediğimiz ilahi fermanı
    “Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı yapışın; bölünüp parçalanmayın. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani siz birbirine düşman idiniz de Allah gönüllerinizi birleştirdi ve O’nun nimeti sayesinde kardeş oldunuz. Siz bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi Allah kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle açıklıyor ki doğru yolu bulasınız”. (ali İmran 103)