Evet, yaptığımız iş ne kadar önemlidir? Biz işimizin önemini biliyor muyuz? Veya biz işimize gereken önemi veriyor muyuz? Bir girişimci başlayacağı bir iş veya yapacağı bir yatırım için öncelikle arz talep dengesini göz önünde bulundurarak;

1-yapacağı işin piyasada ihtiyaç hissedilip hissedilmediği

2-Kendisine ne kazandıracak veya ne kaybettireceği

 3-Yatırımı nerede yaparsa doğru yatırım yapmış olacağı

 4-Yatırım için gerekli olan kaynak nerden ve nasıl temin edileceği

5-Yaptığı yatırımın karşılığını maksimum ne kadar sürede elde edeceği gibi vs….sorularını kendisine sorması gerekir. Ayrıca işin büyüklüğüne ve önemine göre de bazı kuruluşlara araştırma yaptırır ve bunun sonucunda girişimde bulunur. Amaç yapacağı yatırımda zarar riskini aza indirmek ve kar elde etme oranını yükselterek doğru yatırım yapmak. Çalıştığımız alan ne kadar önemli ise yanlış yapmama konusunda o kadar titiz davranma hassasiyetimiz artar, araştıracağımız ve inceleyeceğimiz konular çoğalır.

Milli Eğitim Bakanlığında ciddi değişiklikler oldu ve olmaya devam ediyor. Bildiğiniz gibi en önemli değişiklik Teşkilat yasasıyla yapıldı. Teşkilat yasası ile taşlar yerinden oynadı bürokratlar dağıtıldı. Üst düzey bürokratlar ve il Milli Eğitim Müdürleri görevden alındı. Fakat bazı sorunlar çözümlendi denilirken ve kalan sorunların çözümü beklenirken durağan bir döneme girildi. İşler uzun bir zamandır adeta durma noktasına geldi. Herkes bir bekleme içerisine girdi. Çoğu kişinin ne yapacağı, yetkisinin ne olduğu ve önüne gelen yazıya imza atma yetkisinin bile belli olmadığı ve imza atmaktan imtina edilen bir döneme girildi. Kanun hükmünde kararnameyle beraber, geleceğinden kaygılı bürokratla iş yapamaz ve açıklamada duruma geldiler. Kadrolar bir bir dolduruluyor, fakat gelenlerin oryantasyonu ve ortama uyumu beklenecek. Bu zaman dilimi de kayıp olarak karşımızda gelecek. Birçok mevzuat hala KHK’ ya uyarlanamadı. 657’deki değişiklikler yansıtılamadı. Bakanlıkta yayınlanması gereken onlarca yönetmelik var beklemede. Herkeste bunların yayınlanmasını beklemekte ve her gün resmi gazete takip etmektedirler. Ayrıca yayınlanması beklenen yönetmelikler birçok insanın hayatını etkilemekte ve yayınlanması geciktirildiğinden dolayı beklentiler huzursuzluğa dönüşmektedir.

Milli Eğitim Banklığı gibi önemli bir kurumda işlerin iyi gitmesi Milli Eğitim ile direk bağlantısı olsun olmasın herkesi ilgilendirir. Çünkü Milli Eğitim de işlerin iyi gitmesi veya iyi işlerin yapılıyor olması toplumun tümünü etkiler. Hem iyi yönde ve hem de kötü yönde. Fakat her ne hikmetse şimdiye kadar yapılan işler köklü bir çalışmanın, titiz bir incelemenin ve kişiye bağlı olmadan kişi ve siyaset üstü bir çalışma olmadığı, aceleye gelmiş akşamdan sabaha çıkarma ve yürürlüğe koyma izlenimi vermektedir.

Öğretmenlerin iki ay tatil yaptığını herkesin bilmesine rağmen, Sayın Bakanımızın çıkıp: “öğretmenler üç ay tatil yapıyor ”şeklinde demeç vermesi, okulunu eğitim öğretime hazırlamak ve eksikliklerini gidermek için adeta modern dilenciliğe soyunarak bağış talep eden okul müdürlerimize soruşturma açılması, Onca yıl okuduktan sonra öğretmen olmanın yolunu gözleyenlere, benim o kadara ihtiyacım yok diyerek başka iş arayın demesi, müsteşarınız dâhil, bir tane çalışma arkadaşının da eğitim kökenli olmaması ve tüm üst düzey yöneticilerin saf dışı edilerek(istisnalar kaideyi bozmaz) adeta Milli Eğitim Bakanlığının hafızasının silinmesi, göçebe öğretmenliğe davetiye çıkaran rotasyon girişimi gibi birçok örneği sıralayabiliriz.

Konu ile ilgili örneklerden biride İl Milli Eğitim Müdürleri, İlçe Milli Eğitim Müdürleri ve okul müdürleri ile ilgili olarakta Performansa dayalı bir sistem getirileceği ile ilgili basında yer alan haberlerdir. Performansa dayalı bir sistem tüm çalışanlar içinde düşünülebilir. Fakat basında yer alan demece göre “Her yıl stratejik hedefler belirlenecek. Bu hedefleri tutturamayan bir yılın sonunda gidecek, yerine yenileri atanacak”Şeklinde bir performans kıstası getirilecekse buda üstünde fazla düşünülmemiş, aceleye getirirmiş bir çalışma olup amacına ulaşmayacağı gün gibi aşikârdır. Çünkü bilmediği ve görmediği bir İl’e veya ilçeye müdür olarak atanan herhangi bir kişi hangi sihirli değnekle o yerin eğitim seviyesini stratejik planda belirtilen hedefe bir yıl içerisinde ulaştırır. Kişinin atandığı yere adapte olması, tanıması, güçlü ve zayıf taraflarını öğrenmesi, sorunların kaynağına ulaşması ve alınması gereken tedbirleri belirlemesi eminim bir yıl veya bir yıla yakın bir zamanı alır. Her ne kadar Milli Eğitim Bakanımız göreve başlar başlamaz kısa bir zaman içerisinde bu aşamaların hepsini aşıp değişikliklere ve taşları yerinden oynatmaya başladıysa da herkesi bu şekilde düşünmemesi gerekir. Aksi halde bunun bu şekilde sağlam kıstaslara dayandırılmadan çıkarılması, eğitimin kalitesinin yükselmesine olumlu bir katkısının olmayacağı aşikârdır.

Milli Eğitim Bakanlığında değişikliklerin yapılması gerekir. Fakat bu değişikliklerin ciddi inceleme ve araştırmalar sonucu yapılıp sistem haline dönüştürülmesi gerekir. Çünkü bu değişikliklerden yetmiş dört milyon etkilenmektedir. Aksi takdirde artısı eksisi düşünülmeden günü birlik yapılacak değişikliklerin olumsuz etkisinden yine yetmiş dört milyon etkilenecektir. İşimizin ciddi ve sorumluluğumuzun çok ağır olduğunu her bir eğitimcinin çok iyi bilmesi gerekir. Çünkü emaneti ehline vermek, işleri o işten anlayanlara vermek demektir. İşten anlamayan insan, o işi yüzüne gözüne bulaştırır, fayda vereceğim derken zarar verir. Zararını da sadece kendisi değil, herkes çeker.