Ülkemizde bazı sorunlar, eksikler ve sıkıntılar uzun zaman zarfı içerisinde çözüme kavuşturulmadan devam ede gelmektedir. Bu sorunların her nedense bir türlü köklü çözüme kavuşturulmamaktadır/kavuşturulamamaktadır. Bu sorunlarımızı sosyal, siyasal, ekonomik ve eğitim alarak sıralayabiliriz. Dönemsel olarak sorunlarımız ve sıkıntılarımız gündeme taşındığı için çoğumuz bu nakaratlar ile büyüdük. Zamanı geldiği vakitte bu filmi görmüş olduğumuzu söyleriz ama kaçıncı baskı olduğunu bilmeyiz. 30-40 yaşlarında olanlara sorun, temel sorunlarımız nelerdir diye. Size 40 yıl önce gündemde olup halende gündemde olmaya devam edip çözüm bekleyen birçok ekonomik, sosyal, siyasal, uluslararası ve Eğitimi ilgilendiren birçok sorunu sıralayacaktır. Yıllarca aynı sorunların gündemde olması, her durumda insanların önüne çıkması ve onları meşgul etmesi insanların zekâsını da ve psikolojisini de olumsuz etkileyeceği/etkilediği muhakkaktır.
Her yıl eğitim ve öğretim yılı başında yaşadığımız ve gündem oluşturan sorunumuzdan bir tanesini bu senede tekrar yaşıyoruz.
“Öğrenci Kayıt ve Kabullerinde ve Diploma Karşılığı Bağış Alınmaması”
Şuna kesinlikle inanıyorum hiçbir okul müdürü ve öğretmen arkadaşım, değil öğrenci kayıt kabul veya diploma dönemlerinde, hiçbir dönemde öğrencisi ile ve öğrenci velisi ile “para” diye bir olgu ile karşı kaşıya gelmek ve eğitime parayı katmak istemez. (Şunu dikkatten kaçırmayalım öğrenci velilerimizin çoğu okula öğrenci kayıt döneminde ve diploma döneminde uğramaktadır.) Konu ile ilgili 20.07.2011 tarih ve 2010/40 sayılı genelgede belirtildiği gibi”Anayasa'mızın "Eğitim ve öğrenim hakkı ve ödevi" başlıklı 42'nci maddesinde; kimsenin eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamayacağı, ilköğretimin kız ve erkek bütün vatandaşlar için zorunlu ve Devlet okullarında parasız olduğu” Ayrıca ilgili genelgenin devamında:”Bu sebeple;1- Gerek merkezi sistemle gerekse sınavsız öğrenci alan Bakanlığımıza bağlı her tür ve düzeydeki resmi eğitim-öğretim kurumlarına öğrenci kayıt-kabullerinde ve diploma verilirken kesinlikle bağış talep edilmeyecektir. 2- Bu dönemlerde; okul-aile birlikleri temsilcileri, öğrenci velileri ile bağış yapılması amacıyla karşı karşıya getirilmeyecek, öğrenci kayıt-kabulü ve diploma verilmesi karşılığında okul-aile birlikleri hesabına para yatırılması gibi bir durum söz konusu olmayacaktır.”denilmektedir. Buna hiç kimsenin itirazı olamaz.
Ayrıca 222 sayılı ilköğretim ve eğitim kanunu Madde 2 –“İlköğretim, ilköğrenim kurumlarında verilir; öğrenim çağında bulunan kız ve erkek çocuklar için mecburi, Devlet okullarında parasızdır.
Bu kanun maddesine göreDevlet okullarında Eğitim ve Öğretim parasızdır. peki o zaman bakanlığın ilköğretim okullarının temel giderleri ve eğitimin kalitesinin daha iyi bir seviyeye gelmesi, temiz ve güvenli bir eğitim ortamının sağlanması için yıllık beş yıllık bazda bir plan ve program yapması, yeterli ödeneği aktarması ve hiçbir şekilde Veli’den bağış toplama beklentisi içerisinde bulunmaması gerekmez mi?
Fakat uygulamaya baktığımız zaman Milli Eğitim Bakanlığımızın temel politikası veliden bağış toplama ve hatta ideal okul yöneticisi, veliden fazla bağış toplayabilen yöneticidir felsefesi üzerine kurgulanmaktadır. TEFBİS’in(Türkiye’de Eğitimin Finansmanı ve Eğitim Harcamaları Bilgi Yönetim sistemi)kuruluş gayesi bunu ifade etmektedir. Çünkü velinin Eğitime katkısı Temel alındığı için bunu yönetmek ,Velinin yaptığı bağışını takip etmesi ve fazla gelir/Bağış elde eden okullarımızın gelirlerinden bir kısmının yeterli bağışı toplayamayan okullarımıza aktarmak amaçlarından bir kısmını oluşturmaktadır.Sabık Milli Eğitim Bakanlarımızdan Hüseyin ÇELİK’İN 10 Kasım 2006 Cuma günü İstanbul’da düzenlenen Anadolu öğretmen lisesi müdürlerine yönelik eğitim seminerinde “ideal okul yöneticisinin” özelliklerini anlatırken bu konuyu daha açık bir şekilde ortaya koymaktadır.”Okul yöneticilerinin bazı sorunları anında çözmeleri gerektiğini kaydeden Çelik, müdürlerden aşırı aykırılık olmadığı sürece, mevzuatı kamu yararı yönünde yorumlamalarını istedi.”Milli Eğitim Bakanı, okul yöneticilerinin ödenek yetersizliği mazeretini ise reddederek, “Arkadaşlar ödenek göndersem benim annem de yapar o işleri” dedi.
Bakan Çelik, veli ve hayırsever desteği sağlayabilen müdürleri örnek yönetici ilan ederek, “Aynı mahallede iki okul, birine gidiyorsunuz nerdeyse yağ dökülse yalanır, öteki okul pislikte boğulmuş. Şimdi bu okullara farklı ödenekler gitmiyor biliyorsunuz. Her okulumuzun müstakil bir bütçesi falan yok malumunuz. Orada temel unsur işte o yöneticilik vasfının ön plana çıkmasıyla ilgilidir” diye konuştu. 10 Kasım 2006 Cuma 13.15 NTV
Milliyet gazetesinden Melih AŞIK konuyu11 Kasım 2006 / Cumartesi günkü köşesine taşıyarak şöyle yorumlamaktadır. ”Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik 10 Kasım'da eğitim seminerinde Anadolu Lisesi müdürlerine yol gösteriyor... Eğitimi ilgilendiren mevzuatın yorumunda esnek olmalarını, "aşırı aykırılık yoksa kamu yararı doğrultusunda davranmalarını" istiyor. Ayrıca ödenek olmasa da işlerin eksiksiz yürütülmesini talep ediyor ve o her zamanki zarif üslubuyla "Ödenek göndersem benim annem de yapar o işleri" diyor. Yani: "Boş verin yasaları, yolun kazları..."demek istiyor.
Konuya bu bakış açısı ile baktığımız zaman Hizmet içi Eğitim Dairesine naçizane önerim(!) “İdeal okul yöneticisi”adı altında seminer düzenlenmeleri ve yaz aylarında okul yöneticilerimizi bu seminerden geçirmeleridir. Tabi bunun neticesinde de TEFBİS Sistemi üzerinden en fazla veli katkısı sağlayabilen okul yöneticilerinin de ödüllendirilmesi gerekir. Burada da okul müdürleri arasında yine fırsat eşitsizliği olacağını düşünüyorum. Çünkü bütün bölgelerimiz ve okullarımızın kayıt kabul bölgelerindeki öğrenci velilerinin, eğitim kurumlarına bakış açısı, eğitim durumu ve maddi güçleri bir olmadığı için bazı okullarımızın kasaları para dolacağı gibi bazı okullarımızın kasaları da hiç para göremeyeceği muhakkaktır. Bu nedenle bütün ilköğretim okullarımızda Kaliteli, Temiz ve Güvenli bir eğitim ortamı yine sağlanmayacaktır.2010/2011 Eğitim ve öğretim yılı başında Diyarbakır ili Silvan ilçesinde bulunan 13 okul müdürünün istifası buna en büyük örnektir.
Milli Eğitim Bakanlığı bu Konuda Politikasını net olarak ortaya koyması gerekir.222 sayılı ilköğretim ve eğitim kanunu Madde 2–“İlköğretim, ilköğrenim kurumlarında verilir; öğrenim çağında bulunan kız ve erkek çocuklar için mecburi, Devlet okullarında parasızdır.”denmektedir.
Bu kanun maddesinde ifade edildiği gibi Devlet okullarında Eğitim parasız ise o zaman Milli Eğitim Bakanlığının ilköğretim okullarının Temizlik, Güvenlik ve sarf malzemesi gibi temel giderleri ve Eğitim kalitesinin daha iyi bir seviyeye gelmesi için, yıllık veya Beş yıllık bazda planlar yapması ve yeterli ödeneği ayırması ve hiçbir şekilde veli’den bağış beklentisi içerisinde bulunmaması gerekmez mi?
Yok, şayet hem Veli’den bağış beklentisi içerisinde bulunacaksa ve her eğitim ve Öğretim yılı başında genelgeler yayınlayarak, görsel basına demeçler verilerek “Bakanlığımıza bağlı her tür ve düzeydeki resmi eğitim-öğretim kurumlarına öğrenci kayıt-kabullerinde ve diploma verilirken kesinlikle bağış talep edilmeyecektir” denilecekse o zaman okul müdürlerimiz, öğretmenlerimiz, öğrenci velileri karşısında zor durumda kalacak ve toplum nezdinde de itibarları zedelenerek eğitim kalitesi olumsuz etkilenecektir. Öncelikle kendimiz ile barışık olup kanun, yönetmelik ve gerçekler ile tutarlı politikalar üretmeliyiz.
“Milli Eğitim ”Birilerinin insafına bırakılmayacak kadar önemli olup Devlet güvencesini gerekmektedir.”Milli Güvenlik”neyi ifade ediyor ve nasıl ki birilerinin insafına bırakılmayacak kadar önemli ise “Milli Eğitim”de en az onun kadar birilerinin insafına bırakılmayacak kadar önemlidir. Bu nedenle Milli Eğitim ve Eğitimcilerin her bir sorununa ciddiyetle yaklaşılmalı, köklü ve uzun vadeli kalıcı çözümler üretilmelidir. Milli Eğitim Kişiye ve günü birlik politikalar ile değil, köklü ve uzun vadeli kalıcı çözümler ve Politikalar ile yönetildiği takdirde sosyal, siyasal ve ekonomik sorunlarımızın da köklü çözümünde katkısı olacağını düşünüyorum.
Cüneyt AKKUŞ
Eğitim Yöneticisi