Ölüm nedir diye sorsam ne cevap verirsiniz? Daha doğrusu cevap verebilir misiniz? Sözler biter bazen, kalem yazmaz, gözyaşları tükenir...
Acziyetimiz o kadar aşikâr ki, nefsi terbiye etme yolunun ölüm düşüncesi olduğunu bile hep kaybedince anlıyoruz. Hayatımız bir cümleye benzer aslında. O cümlenin noktası ebediyete konmak üzere yola çıktığında bir şey kopar sanki insanın içinden. Hüzün deseniz değil, keder deseniz değil... Belki de o an yaşanan küçük bir empati alıp götürüyordur o içimizden kopanı. İş bize gelince kabullenmek zor oluyor tabi değil mi? Gözyaşlarının kuruyup da içe doğru akmaya başladığı an ölüm hissi empatinin en üst doruklarında cereyan eder insan bedenine. Beden ürperir, yürek acı duyar, akıl algılamaz ve insan bir kez daha ölüm gerçeğiyle göz göze bulur kendini. Ne denir nasıl ifade edilebilir ki daha fazla? Ölüm anlatılabilen, dile getirilebilen ya da ifade edilebilen bir şey mi ki?
Sonlu bir başlangıçtır ölüm. Ebediyetin dünyevi bir sonla başlaması, kabul edilmesi zor bir ızdırap verir ölümü tatmamış her nefse. Kaçınılmaz...
Kalem bile ölümü yazdığı an duraksıyor, susuyor. Kalemin bu yazı yazıldığı süre boyunca öldüğü, kelimelerin ise ardından ağladığı birkaç paragraf bırakmak istedim bugün...
Burada sonlandıralım. Bir sonraki yazıda buluşuncaya dek Allah'a emanet olun. Umuyorum ki her birimizin cümlesini tamamlamak için yola çıkan noktalar Allah'a varma yolunda en güzel vasıtalarımız olur.