Yaşam tüm olumsuzluklara rağmen durdurak bilmeden akmaya devam ediyor. Gecenin sabaha ulaşması göz açıp kapamak kadar yakın. Sabahın akşama ulaşması bir güneş batması kadar kolay. Alınan nefesi vermek kadar kolaydı ölüm .

Evrende ki ahenk hiç bozulmadan, saniyesi saniyesine hiç bir değişikliğe uğramadan sürüp gidiyor. Her gün doğan milyonlarca canlı ve aynı oranda ölen milyonlarca varlık. 

Aklımda cevap bulmamış onlarca belki de yüzlerce soru. Sorulmadan verilen binlerce cevap. Sorgulanmayan ve yalan yanlış süren gelenekler. Kişisel, mantıksal, egosal ve toplumsal çıkarların gözetildiği inanç türleri. İnandığını bilmeyen, inandığı inancın görev ve yükümlülüklerinden bihaber olan, ibadeti sadece ibadethanelerden ibaret sanan güruh eminim bir çok yanlışı inançla harmanlayarak kendilerine adeta kılıf haline getirmeye çalışmaktadır. Ve böylece din ve inanç şemsiyesi altında yaptıklarını görülmediğini zannedenler Allah'ın aslında yerde ve gökte her alanda herşeyden haberdar olduğunu unutmuş olmalılar. Nitekim O bütün noksanlardan münezzehtir. Amenna ve saddakna.

***

Her gün ölüme şahit olup bir gün kendileri de öleceğine inanmayanlar hayal kırıklığına uğrayacak. 

Milyonlarca yıldır milyarlarca insan ve diğer canlılar doğup yaşam döngüsünde kendilerine ayrılan masadan yiyip, içip , doyup,  kalkıp çıkıp gittiler bu güzel mekandan. 

Bu mekanın mutfağı inançlar, malzemesi insan, bıçağı kanunlar ve kurallar , tenceresi ağzımızdan çıkan sözler, ateşi de yapılan davranışlar (ki iyi ve sakin ateşte pişen yemek bir çırpıda pişenenden daha makbuldür), tuzu biberi ise güzel ahlâk. 

Bu mekân için her şey düşünülmüş. Milyarlarca yıl önce var olacak veya başka bir deyişle yaratılacak olan insan denen varlık için evren var olmuş. Evrende yaşanan buzul çağları ve dünyaya çarpan gök cisimleri dünyayı milyarlarca yıl sonra doğacak olan insan için, dünyayı ve evreni adeta insanın yaşanılabilir bir ortamda hayatını idame etmesi açısından büyük bir ustalıkla yaratıcının verdiği görevi layıkıyla yerine getirmiştir. 

Ve nihayet artık insan dünya da var olmuştur. 

***

Kaç gündür ne olduğunu anlayamadığım bir reklam dolanıyor. Ama ne reklamı olduğu yazılmıyor. TV kanallarında alt reklam olarak siyah bir şerit içerisinde beyaz yazıyla yazılan bir söz. 

Ölünce beni kim yıkayacak?

Bu soru binlerce yıllık insan türü varlık için son derece anlamlı belki de. Her inancın ölümden sonrası için bir dimi ritüeli vardır. Nitekim İslâmiyet açısından insan yıkanıp temizlendikten sonra Allah'ın huzuruna ruhum temiz gitmesi için yıkama işlemi yapılır ve mefta yani beden toprağa gömülür. Topraktan var olan ve artık işlevini yerine getiren bir bedenin gideceği yer toprak değil de ne olabilir ki? Herkes geldiği yere tekrar geri döner. 

Peki hissiyat olarak kim yıkayacak beni?

Ölünce beni amelim yıkayacak.

Yaptıklarım sarıp sarmalayacak.

Yapılan iyiliklerim bir su gibi baştan aşağıya kirleri yok edecek.

Tertemiz ve pak bir şekilde geldiğimiz dünyadan aynı şekilde gitmek nasip olur inşallah.

***

Beden yıkanır temizlenir de bedenin içinde ki ruhun yaptıkları nasıl yıkanacak?

İnsan;

Herkes hiç ölmeyecekmiş gibi yaşar ve nihayetinde hiç yaşamamış gibi de ölür.

Hiç hesap vermeyecekmiş gibi suç işler ve hiç suç işlememiş gibi de karşılık verir.

Hiç bitmeyecek gibi günü yaşar ve hiç yaşamamış gibi gün bitirir 

İnsan bir hiçken yoktan var olur ve hiç var olmamış gibi de yok olur bu dünyadan.

Belki de torunlarının torunları bile hatırlamaz onu ve aklıma şöyle bir Kızılderili atasözü gelir. '' Seni tanıyan en son kişi öldüğünde aslında hiç yaşamamış olacaksın.''

Gasallar ölüyü bedenen yıkarda ruhu asla yıkayamaz.

Ruhunuzu besleyin.

İyiliklerle, güzelliklerle, dostluklarla, arkadaşlıklarla besleyin. En önemlisi ruhunuzu tebessümlerle besleyin. 

Tebessüm her güzel işin besmelesi gibidir. Nasıl başlarsan öyle gider. Nasıl gidersen öyle karşılanırsın. 

Herkesin güler yüzle yaşayacağı bir dünya ve yaşam dileğiyle...

Esen Kalın 

[email protected] 

Mehmet Sebih Altun