Tuşların sesi ruhumun derinliklerinde yankılanıyor. Kelimeler dilimle dans ediyor adeta. Harfler parmakların uçlarında klavyeyi konuşturuyor neredeyse.

Ekranı görmeden duramayan gözler her gün artıyor. Bağımlı hale geldi zihinler. Ekranların üretenler kitap okur , kullananlar ise sadece izler, bakar, parmaklarla aşağı yukarı çekip durur.

Dünya genelinde ekran bağımlılığı her geçen gün artarak devam ediyor. Küçücük çocuklar bile ağlayınca eline ekran verilince susar oldu. Telefonlar, tabletler ve ekran yüzlü tüm ürünler adeta hayatımızın büyük bir parçası haline geldi. Telefon olmadan bir adım öteye gidemez olduk.

Şimdi biz mi dans ediyoruz tuşlarla, ekranla yoksa onlar mı bizimle dans ediyor belirsiz. Ama unutulmamalıdır ki çok kısa bir süre sonra gerçek karakter ortadan kalkar ve sanal karakterler hayatımıza girer. 

Hayatımızın tümünü neredeyse sanal alemde izletiyoruz. Ve hayatları sanal alemde alenen izliyoruz.

Mahremiyet yok denecek kadar az. Aile ahlâkı minimal düzeyde. Toplumsal ahlak yok olmakla karşı karşıya. 

En büyük bağımlılık artık farklı kafa yapıcı maddeler değil ekran ve sosyal medya bağımlılığı oldu. 

Toplum gün be gün  sanal yozlaşma tehlikesi ile adeta yok olmanın eşiğine varmış durumda.

Acil kontrol mekanizması oluşturulması ve yaş sınırı, ahlak dışı içerik sınırının yanı sıra aile ve toplumsal değerlerin yok sayılması gibi içeriklere bir kısıtlama gelmesi şart. En büyük tehlike maalesef bu.

Aile içi mahremiyetin yok sayıldığı, karı koca arasında gizli kalması gereken tüm sırların ifşa edildiği TV programları ortadan kaldırılmalı. Nasıl eş aldatılır, nasıl adam öldürülür ve nasıl sinsi planlar yapılır gibi absürt ve vahşi olayların işlendiği diziler ivedilikle yayından kaldırılmalı. 

Aile bütünlüğünün yok sayıldığı filmler, diziler ailelere ve çocuklara izletilmemeli. Yoksa 15-20 sene sonra karşı konulamaz, kontrol edilemez bir jenerasyon ile karşı karşıya kalınması muhtemelendir. 

Bir adım atarken 10 yıllar sonrasını ve geleceğimizi, çocuklarımızı düşünerek atmamız gerekli.

Artık absürt yaşam normları hayatımıza normalize ediliyor. Hoş karşılanması zaruri olarak telakki ediliyor. Karşı olunması durumunda toplumda geri kafalılık olarak algılanır hâle gelmesi olağanlaşmıştır.

Özgürlük eğer başkasının özgürlüğünü kısıtlayan bir anlayışa evrilirse kişiye özel özgürlük halini alır. Herkes kişiye özel özgürlüğü savunursa ve her istediğini yapma özgürlüğünü kendinde hak olarak görürse toplumsal özgürlük bozulur ve isteyen hiç bir değeri kaale almadan istediği gibi yaşamaya devam eder. Bu da toplumsal yozlaşmanın artmasına ve günümüz teknoloji ürünleriyle de insanı sınır tanımayan canlılar sürüsüne dönüştürür.

Bilinçlenmek önemli.

Her şeyi olması gerektiği kadar elde edebilmeli.

Kontrollü yaşamalı, yaşatmalı ve kontrollü toplum oluşturulmalı.

Günde ekrana bakma süresi asosyal ve monoton olacak kadar değil ihtiyacını karşılayacak kadar olmalı. 

Sosyal medya insanı sosyalleştirmez. Aksine monotonlaştırır. Ketumlaştırır. İçine kapanık olarak karakterize eder.  Sanal bir dünyaya kapıları açar. 

Gerektiğinden fazla sosyal medya hayatın gerçek dışı olmasına ve hayatın sosyal medya eliyle sanallaştırmasına yol açar.

İnsan olarak artık telefon bağımlısı, sosyal medya bağımlısı, TV ekran bağımlısı olduk. 

İvedi bir şekilde insanlığın kendisini kontrol altına alması gerekir. 

Yoksa bir kaç sene sonra herkes sanal bir yaşamla yaşayıp, gerçek olan sadece ölümle karşı karşıya kalacak. 

Esen Kalın 
...
msebih[email protected]
Mehmet Sebih Altun