Ülkemiz televizyonla ilk tanıştığından beri yaklaşık 50 yıldır, televizyonları evlerimizin baş köşelerinde bulundurmaktayız.
Televizyon yalnızca salonlarda değil mutfakta, yatak odasında, çocuk odasında adeta ailenin bir üyesi gibi bizlere eşlik ediyor.
Hal böyle olunca çocuklar doğdukları andan itibaren televizyon ile iletişim halinde oluyorlar ve bazı olumsuz etkilerine maruz kalabiliyorlar. Ve maalesef bu televizyonlarda yayınlanan Diziler dünya genelinde bir kültür haline gelmiştir ve günden güne hızla popülaritesini artırarak devam etmektedir. Bu tv dizilerinin bir çoğu bizim yaşantımızla kültürümüzle gelenek ve göreneklerimizle hiç bir alakası bulunmamaktadır adeta diziler vasıtasıyla millete at güzlüğü taktırılıp dizginlerini ellerine almışlardır ve hızla kendi kültür gelenek ve göreneklerimizden uzaklaştırtmaktadır.
Ülkemizde yayınlanan ve yayınlanmakta olan, birçok diziyi topluca eleştirmeli ve sorgulamalıyız bu kötü amaçlı dizilerin nasıl müptelası olmuşuz miletin dizginlerini istedikleri yönlere çevirebilmektedirler yoksa zaten bizler böylemiydik gerçekten bu kötü diziler bizim yaşamımız mıydı acaba dedelerimiz ve ninelerimiz böyleydide bizim mi haberimiz yoktu.
Yksa kötü niyetli birilerimi bizleri yönlendirmekte bu tür dizileri öğretici içerikten uzak bulmaktayım. Diziler öğretici olmak zorun da mı diyebiliriz?
Evet, zorundalar çünkü ülkenin büyük bir kısmını bireyleri, kitleleri, toplumları genel olarak etkilemektedir.
Günümüzde artık kişileri etkilemek ve kendiniz gibi onların davranmasını sağlamak ya da çıkarlarınızı gerçekleştirmek için onlara öğüt ve nasihat etmeye hiç gerek yoktur. Niye mi? Görselliği yüksek olan bir bayan ya da bay ile onları yayınlanan bir dizide verilen mesajlarla yapabilirsiniz. Bu kişiler bu aşamadan sonra fenomen hale gelip her ne yaparlarsa yapsınlar, onların davranışlarını, tutumlarını, hareketlerini, mimiklerini benimseyerek kitleler onlar gibi davranmaya başlayacaktır.
Ülkemizde içerik olarak diziler, olumlu yönde öğretici içerikler taşımamaktadır ve intikam, şiddet, hile, öfke, ihtiras gibi kavramları genel olarak vurgulamaktadır. Gösterdikleri hayatlar da bununla birlikte genelde kişilerin özenip, hayalini kurduğu gerçeklikten uzak dünyalardır. Özellikle genç nesli, gerçeğin hayaller ile süslendiği bu büyülü dünyanın etkileri çok etkilemektedir. Birçok öğretici içerik taşıyan kavram kişiye sıkıcı gelmektedir. Ancak olmak istedikleri, özendikleri, hayal dünyalarında canlandırdıkları kahramanları dizi vasıtası ile, bilinç altına verilen mesajlarla her hafta sanal da olsa belli bir süre ulaşmaktadırlar Hayatın gerçeklerinden uzaklaşarak hayali amaçlar edinmeyi ve kendi kişiliklerinden sıyrılmalarına yol açmaktadır.
Ancak dizginlerini dizilerin yönetmenin eline veren kişi için bu durum bu şekilde algılanmamaktadır. Sanki bütün dünyanın onu beğenen bir kahraman olarak görmektedir. Belli tip karakterleri ülkemizde yaratmak, belirli kalıplara sokmak ve doğru gibi yanlış olanı göstermek, kusursuzu vurgulayarak bu şekilde belirli fenomenleri ortaya çıkarmak, dizi film ile bizim ülkemizde gerçekleştirilmektedir.
Dizi filmlerin sayısı belki de azaltılırsa, içerik önlemi ve yeni sansürler alınırsa ve daha çok eğitici konular tercih edilirse, intikam, şiddet kavramları yerine kişilerin belki de toplumda örnek aldıkları, kişiler daha gerçekçi olacaktır ve böylece intikam, öfke, şiddet duyguları azalan kişiler ortaya çıkacaktır. Topluma şiddet oranı da bu şekilde azalabilir. Bu kötü içerikli diziler sayesinde okullar artık asıl öğretici değil, Medya, sosyal iletişimi sağlayan radyo, televizyon, gazete, dergiler ve internet gibi kitle iletişim araçları olmuştur Medya aynı zamanda insanlığı etkileyen en önemli güçlerden birisidir Hem görüntü hem ses unsurlarını barındıran televizyon, 1930’lardan itibaren dünyada, 1950’lerden itibaren de Türkiye’de insan yaşamında yerini almaya başlamıştır. İcadından hemen sonra günlük yaşantının vazgeçilmez unsurlarından biri haline gelmiştir.
Dünyada medyanın etkin olarak kullanımı yazılı basın ile başlamıştır. Yazılı basın ile başlayıp, ses ve görüntü ile devam eden kullanım, günümüz yaşamında vazgeçilemez bir hal almıştır.
Televizyon, bireylerin istenilen şekilde etkilenebilmesi için güçlü ve en çok tercih edilen kitle iletişim aracıdır Bireylerin küçük yaşlardan itibaren günlük yaşamlarının ciddi bir kısmını televizyon başında geçirmeleri, televizyonun görsel ve işitsel duyulara hitap etmesi doğal olarak bireyler üzerinde etkiler yaratmış, bireylerin düşünce ve davranışlarını biçimlendirmede etkili bir güç olmuştur.
Televizyon kanalları izleyicilere birçok konuda oldukça zengin içerikler sunmaktadır. Bu içeriklerden en çok rağbet görenlerden biri de hiç şüphesiz televizyon dizileridir. Dizilerin bir anlatı formu taşıması, belirli aralıklarla, uzun süreli ve geniş bir zaman diliminde izleyicilerle buluşması, rağbet görmesi adına önemli etkenler olarak gösterilebilmektedir. Ailelerde, birlikte en çok yapılan sosyal etkinliğin televizyon izlenmesi olmasının altında, insanların gerçekle alakası olmayan bir hayal dünyasına yönlendirilmesi ve eğlence aracı olarak görülmesi yatmaktadır.
Her gün teknolojik bir gelişme ve yenilikle karşı karşıya olduğumuz bu yüzyılda, insanlar birçok haberi medyadan, haliyle televizyondan almaktadır. İnsanlar televizyon sayesinde oturdukları yerden dünyadan haberdar olmakta ve gelişmeleri takip etmektedir. Ancak, sadece ekrana verildiği kadarı öğrenilmekte ve birçok durumda eksik bilgi sahibi olunmaktadır. Bu nedenle ekranlara neyin, ne kadar verildiği oldukça önemlidir. Diğer taraftan televizyon insanları tembelleştirmekte ve sosyal hayatlarını kısıtlamaktadır.
Televizyonun insanların hayatında fazlasıyla yer edinmiş olması haliyle televizyon dizilerine olan ilgiyi de artırmıştır. Dizilerde çoğunlukla toplumsal cinsiyet, şiddet ve çoğu dizilerde toplumda hali hazırda varlık gösteren toplumsal cinsiyet rolleri başrol karakterlerde yeniden vücut buldurularak seyirciye aşılanmaktadır. Toplumsal cinsiyet rollerinin olumlu bir olgu gibi ekranlara yansıtılması, toplumda cinsiyet rolleri ile ilgili temelli algının çok daha artmasına neden olmaktadır.
Dizilerde biyolojik cinsiyetlerinden dolayı, kadına anne olma, eş olma, erkeğe ise güçlü ve zengin olma rolleri biçilmektedir. Bu roller hem kadına hem erkeğe belirli sorumluluklar yüklemekte ve iki cinsiyeti de yormaktadır. Toplumsal cinsiyet rollerinin televizyon üzerinden topluma yansıtılması, bu rolleri daha da pekiştirmektedir.
Diziler üzerinden topluma aşılanan bir diğer olgu ise şiddettir. Dizilerde sevilen karakterlerin şiddete meyilli olması ve bu davranışların toplum tarafından benimsenmesi şiddeti normalleştirmektedir. Bir nevi şiddeti öğreten dizilerin yayınlanması toplumda şiddet olaylarının artmasına neden olmaktadır.örneğin kamuya açık alanda cadde sokakta olsun veya trafikte olsun basit bir tartışma kavgaya ve hatta kavgadan cinayete kadar gidebiliyor Şiddet içeren dizilerin reyting oranlarının yüksek olması da dikkat çekmektedir. Ülkece ahlak ve şiddet bakımında iyimiyiz bilmiyorum amma iyiye doğru gitmediğimiz bir kesin.