Yanlış Eğitimin Tarihsel Boyutu
Yanlış eğitimin nereden başladığıyla ilgili olarak tarihin derinliklerine inmek olayın asıl çözüm noktasını bulmamıza yardımcı olacaktır. Çünkü bu günkü acıların temeli yüzyıl öncesinden atılmıştır. Bir Çin atasözü “bir yıl sonrasını düşünüyorsan hububat ek, on yıl sonrasını düşünüyorsan fidan ek ve yüzyıl sonrasını düşünüyorsan insan eğit” ifadesinde de eğitimin ne kadar uzun soluklu bir iş olduğu vurgulanmıştır.
Osmanlının son döneminden ve Cumhuriyetin kuruluşundan beri halen günümüzde dahi devam eden yanlış eğitimin sancısını toplum olarak çekiyoruz. İsterseniz sizinle tarihsel yolculuğa çıkıp günümüze doğru yol alalım. Osmanlının son döneminde beşik ulemalığı başlamış ve ilimden yoksun insanlar alim olarak lanse edilmiştir. Günümüzde dahi avam halk arasında şeyhin oğlu şeyhtir anlayışı bunun bir göstergesidir. Tabii ki şahsi gayretleriyle büyük çaba harcamış ve ilimde ilerlemiş alimlerimiz de yetişmiştir. Fakat genel olarak medreseler eğitim noktasında eksik kalmıştır. Bunu farkeden Bediüzzaman da hem dini hem de fenni ilimlerin verildiği Mısır’daki el-Ezher’in Kürdistan’daki kardeşi olacak Medresetüzzehra fikrini ortaya atmıştır. Sanırım Bedizzamanın bu çabası medreselerin eksik kalan yönünü ortaya koymuştur. Medreselerin ne yazık ki Arap dili grameri vermekten başka diğer fonksiyonları ortadan kalkmıştır veya kaldırılmıştır. Oysa ki medreselerin alim yetiştiren kurumlar olduğunu alimlerin de Peygamberin varisleri olduklarını hatırlatmak isterim. Peygamberlerin varisleri ne iş yapar? Bu sorunun cevabını Peygamberin yaşantısında görebiliriz. Vahyi alan peygamber için artık inziva hayatı bitmiş, hakkı anlatma ve insanların dertlerine derman olma misyonunu (kalk ve uyar) yüklenmişti. O halde alim yetiştirme kurumu olan medreselerin halkın dertlerine derman olması için dini, fenni ve siyasi eğitimin bütün kademelerinden kendini tamamlayıp toplumsal hayatın içine karışıp halkın derdine ilahi reçeteyi sunabilmelidirler. Yanlış anlaşılmasın diye siyasi tabiri biraz açıklamak istiyorum. Bir ifadeyi doğru yorumlayabilmek için öncelikle o ifadenin açık ve net bir tanımının yapılması gerektiğini düşünüyorum. Burada siyasetten kastım bugünkü politikacıların yalan dolanla yaptıkları siyaset değildir. Siyaseti açık ve net bir ifadeyle toplumun arasına karışıp toplumun problemlerine ve dertlerine çözüm olmak olarak tanımlıyorum. Bu noktada alimler toplumun önderliğini üstlenip toplumun yöneticileri ve idarecileri olmalıdırlar.
Ve eğitime vurulan en büyük darbe Cumhuriyet’in kuruluşundan sonra harf inkılabı ve karma eğitim sistemiyle olmuştur. Bu darbe o kadar büyük olmuştur ki eksik yönleri olmasına rağmen medreselerde verilen eğitime binlerce kez rahmet okutturmuştur. Harf inkılabıyla milletin tarihiyle, kültürüyle ve diniyle bütün bağları koparılmıştır. İstiklal mahkemelerinin hışmından kurtulan kıyıda köşe kalmış medrese ehli ilim sahiplerinin de bu inkılapla hayattan bağları tamamen koparılmış ve yeni eğitim sisteminde yeni rejimin ideolojisine kurban edilmek üzere ilimden, fenden ve irfandan yoksun çağdaş(!) bir nesil yetiştirilmiş olduğunu görüyoruz. Diğer taraftan karma eğitim sistemi adeta eğitimin ününe örülmüş bir duvardır. İnsanın doğasına/fıtratına ters olan hiçbir yasa nihai olarak başarıya ulaşamaz. Benzinle çalışan bir arabaya mazot koyarsanız ne olur? Yapısında benzinle çalışmak varken mazot daha ucuzdur diye o araca mazot koyan adama ahmak mı dersiniz ne dersiniz bilmem ama ateşle barutun yan yana olduğunda çevresini yakıp yıkacağını sanırım benimle birlikte tasdik edersiniz. İşte bu noktada erkeğin ve kadının cinsel duygularını göz önünde bulundurmak gereklidir. Nitekim papazların evliliğini yasaklayan Katolik (katolik ruhbanların evlenmesi yasaktır) Vatikan’ın isminin cinsel tacizle ne kadar çok anıldığını hatırlatmak isterim. Bu noktada kız ve erkeği aynı eğitim ortamında bulundurup onların birbirine herhangi bir duygu hissetmemelerini beklemek insan doğasına tamamen aykırıdır ve ateşle barutu aynı ortama koyup bir patlama olamamasını beklemek kadar büyük bir deliliktir. Bu çarpık eğitim anlayışı gayrimeşru ilişkilerin teşvik edildiği ortamlara zemin hazırlamıştır. Ve bu ilişkilerin peşine takılan gençlerin eğitimle bağları kopuyor çünkü artık dünyaları kendisi için yakabileceği bir sevgilisi vardır bu gencin…
Çocuklarımıza sağlam bir eğitimin verileceği günleri görmek temennisiyle sizler Allah’a emanet ediyorum.