Hızlı nüfus artışı, kentleşme, işsizlik, tarım alanlarının kırsal nüfusu besleyememesinden kaynaklı şehir merkezlerine göç etme beraberinde birçok problem getirmektedir. Belki de bu problemlerin en fazla can yakanı, herhangi bir nedenle yerinden edilmiş; özellikle çok çocuklu ailelerin klasik ve geleneksel aile yapısını muhafaza edemeyerek dağılmasından kaynaklı parçalanmışlıktır. Bu parçalanmışlık, haliyle ailelerin çocuklarını şehirlerdeki risk ve tehlike faktörlerinden koruyamamalarına sebep olmaktadır. Aile otoritesinin bittiği noktada maalesef sokak otoritesi devreye girmektedir.
Parçalanmış ailenin çocuk üzerinde kontrolü kaybetmesi, çocuğun okulla, öğretmenle cami ile akraba ile bağının kopmasını beraberinde getirmektedir.
Giderek daha büyük çoğunlukta yavrularımız sokağın bataklık diye tabir ettiğimiz uyuşturucu baronlarının, hırsızlık çetelerinin, suç şebekelerinin kucağına düşmektedir.
Bu acı tablo, dönüp dolaşıp ayağımıza dolanacaktır. Kendimizi veya ailelerimizi tehlike çemberinin dışına atmakla kurtulmuş değiliz. Hem toplumsal hem bireysel hem de devlet olarak hepimiz bu vebalin altında eziliyoruz.
Birçok araştırma ve haber kaynaklarına göre; sokakta ailelerinden uzak yaşayan çocuklar çok büyük tehlikelerle karşı karşıyadır. Buna göre başta yaşam hakkı olmak üzere kaçırılma, ortadan kaybolma, organ mafyasının eline düşme, fuhuş, uyuşturucu veya diğer madde bağımlılığı suç çetelerince eleman olarak kullanılma hatta paralı asker ve mafya örgütlenmelerine kadar birçok alanda kullanıldıklarını gözler önüne sermektedir.
Kan donduran bu kadar suç unsuruna malzeme olarak kullanılan sokak çocuklarının problemine el atmak, projeler geliştirmek, toplumsal duyarlılık ve farkındalığı artırmak, imkân ve konum itibarı ile hepimizin görevidir.
Şurası bir gerçek ki; hiçbir çocuk durup dururken sokaklara düşmez. Hiçbir ortam çocuk için aile sıcaklığını tesis edemez. Yoksul da olsa, evsiz de olsa çadırda bile yaşasa da babanın sevgi ile beraber koruyucu otoritesi ve annenin şelaleler gibi akan sevgisi çocuğu sarıp sarmalar. İmkânsızlılar içinde bile ebeveynlerin şefkati kardeşlerin dayanışması aile ocağını ısındırır.
Ancak maalesef eşler arasındaki şiddet, çocuğa şiddet, söylemeye dilimiz varmıyor çocukların istismar edilmesi. Boşanmalardan sonra yapılan ikinci evliliklerde üvey anne ve babaların çocukları dışlaması. Çocuğun aidiyet duygularının bitmesine sebep oluyor. Aklı kemale ermeyen çocuk, yaşadığı sıkıntılardan kurtulmak isterken bataklığa saplanıyor. Arkasından olan oluyor. Artık istese de bir daha kendisini toparlayamıyor. Artık yeni hayatı sokaktır. Akıl verenleri suç örgütleridir.
Yine dönüp dolaşıp aziz İslam dinimizin aile korumak için emrettiği hükümlerin ne kadar gerekli olduğunu ikrar edip teslim olmaya geldik.
Sadece) Allah'a ibadet (ve emirlerine itaat) edin ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Anne-babaya, yakın akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolda kalmışa ve sağ ellerinizin malik olduklarına güzellikle davranın. Çünkü Allah, her büyüklük taslayıp böbürleneni sevmez. Nisa suresi 36
“En hayırlınız ailenize en hayırlı olandır.” Hadisi Şerif
Bu toplumsal problem hakkında biraz daha farkındalık yaratmak istedik. Acı veren en büyük şey şudur ki biz aziz İslam hatırasından uzaklaştıkça kanser gibi virüs gibi toplumsal depremlere afet ve belalara maruz kalıyoruz. Dert belli derman belli de şu nefislerimize bir söz geçirebilsek….
Medeni GÜNER
(Eğitimci)