Dağdaki bir ceylan, dün kendisini kovalayan aslandan süratle kaçmış ve kurtulmuş olabilir, ama dün kurtulmuş olması bugünü emniyetli kılmaz. İnsanda aynen öyle… Her gün yeniden avlanabilir, ayağı kayabilir, zengin iken fakir, itibarlı iken itibarsız olabilir. Küçük sebeplerden batabilir vücut gemisi…
İnsan aslında kendisine verilen her şeyin bir emanet olduğu düşüncesi ile hareket eder ise, hayat turnikesindeki zorlukları aşmada kimsenin emeğine ve yüreğine basmamanın verdiği vicdani huzur içinde hayatını devam ettirir. İnsan ara sıra gözlerini kendi içine çevirmeli ki, dışını cilalayıp parlattıkça içinin nasıl da kirlenip paslandığını içinde bir çöp evinin olduğunu fark edebilsin. Hayatı daha iyi nasıl yaşarım sorusunun tam karşısındaki cevap: Fişi prize takılıp elektrik almaya başlayan eşya gibi, aklın, vicdanın, ahlakın, marifetin derin dünyasına yaklaşma ve o yaklaşım içinde yeni bir hayatın kapısının tokmağına dokunma ameliyesidir.
İnsanın kendi içindeki cehenneme inmesi de kolay olmasa gerek. Cesaretimizi toplayıp hadi inelim bir kereliğine olsun o içimizdeki cehenneme…
Muhatap: Önce benim kendi nefsim hisse almak isteyen varsa alır.
Şimdi boşalt ceplerini cesaretin varsa… Mesleğini, kariyerini çıkarıp masanın üzerine koy. Çıkar başka üzerinde ne varsa… Tıpkı hani, uçağa binmeden önce turnikeden geçerken üzerinden aletin tarandığı esnada gelen “ bip” sesini duyar gibi ol. Hepsini çıkarmadıkça geçemezsin der gibi… Cüzdanını, banka kartlarını, cep telefonunu, kemerini, çakmağını çıkar ve koy masanın üzerine. Sonra eşini, aileni, çocuklarını, sonra dostlarını, sonra sevdiklerini…
Sence değerli olan ve canına can katan, hayatın her anında onlarla yatıp onlarla kalktığın seni var kılan ne varsa bu şeyleri hayalen bir süreliğine çıkar, bunların sana ait olmadıklarını var say ve anadan üryan kal öylece çırılçıplak ne olur bir kereliğine…
Nasıl görünüyorsun? İŞTE SEN BUSUN.
Eğer tüm bu çıkarıp soyunduklarından sonra geride kalan sen hoşuna gittiyse, memnunsan hala… NE GÜZEL. Hoşuna gitmediyse, rahatsız olduysan, kendini çıplak, silahsız, dayanıksız ve dayanaksız, yalnız, çaresiz, güçsüz ve değersiz hissettiysen NE KÖTÜ.
Ben kimim diye defalarca sor kendine… Hepsi gitmiş ve her şey seni terketmiş farz et ve geride kalan senin kim olduğunu ve o geride kalan senden hoşnut olup olmadığını düşün… YOLCU olduğunu düşün yeniden. Yolda giderken bulduğun ve cebine doldurduğun tüm süslü şeyleri ve kendini düşün… Onların seni sen yapan şeyler olup olmadığını, onlarsız senin ne olduğunu…
Geride kalan seni gör… İşte O SEN, GERÇEK SENSİN.
İnsanı yaşatan organları kurtlar kemirirken, toprak hepsini parçalayıp yerken, insanın çok ama çok acı çektiğine dikkatimi yönlendirince, gerçek benin ne kadar önemli olduğunu anladım. Ruhun acı çekmesi de ayrı konu…
Sözün özü: İnsanın özünde soyluluk olmadı mı, dünyanın tacını da giyse yine çıplaktır.
İŞTE O GERÇEK SENSİN
Mekin Çelebi
Yorumlar