Bir gün vezir pervane sarayında sohbet ve sema meclisi tertiplemişti. Mevlana sarayın kapısına geldi ve içeriye girmedi, orada bekledi. Dostları ve dervişleri bütünüyle içeriye girdikten sonra kendiside içeri girip yerini aldı. Vezir pervane sarayın kapısında uzunca bir süre bekleyip sonra içeriye giren Mevlana’ya bu davranışının sebebini sorunca şu cevabı aldı:

‘Eğer biz herkesten önce saraya girseydik dostlarımızın bazıları dışarıda kalabilir ve kapı görevlileri onların içeriye girmelerine mani olabilirdi. Onlarda sohbetimizden mahrum kalırlardı. Eğer biz bu dünyada dostlarımızı bir vezirin sarayına sokamazsak yarın ahirette onları cennet sarayına nasıl sokacağız? Der.

Bu davranışı ile kendisini dostlarından ayrı tutmaz . Gidilecekse gönül dostlarıyla beraber gidilir gidilecek yere. Dost ve arkadaşlarının emniyetini sağlayıp gözettikten sonra kendisi de çıkar yola. Varılacaksa menzile batacaksa diken ayağa hep beraber çekilir çile ve cefa. Bunun adına dostun dosta vefası denir. ‘Siz önden buyrun’ deme fedakarlığını gösteren sevgi dolu şefkat dolu bir anlayıştır Mevlana’nın yaptığı.

Vefa sevgidir, sadakattir, içtenliktir, sevgilinin ahu zarına tahammüldür. Muhabbetine meftun olmaktır. Gülün güzel kokusuna karşılık dikenine katlanabilmektir. Dostlarını ve arkadaşlarını sırf Allah için sevmek vefadandır. Vefa demek hem hayatta iken, hem öldükten sonra dostuna ilgiyi kesmemektir. Dostunun akrabasına da dostluğundan dolayı sevgi beslemektir. Peygamber efendimizi yaşlı bir kadına ikramda bulundu. Bunun sebebini soranlara: ( bu kadın Hatice hayatta iken bize gelir giderdi .Ahde vefa dindendir) diye buyurdu. Dostlarını arkadaşlarını gözetleyip kollamak Allah resülünün ahlakıydı. O hiçbir zaman kendisini arkadaşlarından ayrıcalıklı görmedi. Tehlike varsa önce kendisi öne atılırdı. Çile varsa dostlarıyla beraber göğüslerdi. Mekke müşriklerinin boykotunda kendiside arkadaşlarıyla beraber aç kaldı, savunmasız kaldı. Mensubu olduğu Haşim oğullarının yardım ve korumasını kabul etmedi. Dostlarını dar günde yalnız bırakmadı, böyle bir yola girmeye tevessül etmedi. Medine’de, Hendek savaşı hazırlıkları esnasında şehrin müdafası için kendisi de arkadaşlarıyla birlikte kazma kürek çalıştığı gibi açlık ve yokluktan dolayı karınlarına taş basıp açlıktan şikayete gelen sahabelerine kendi kuşağı arasına bağlamış olduğu iki taşı göstererek onlar gibi aç olduğunu söylemiş, dostluğun ve ahde vefanın ne olduğunu alemi cihana göstermişti.

Hz Mevlana’nın yukarıda anlatılan bu davranışına şaşırmamak gerek, çünkü onun ders öğretmeni Peygamber efendimiz (S.A.V.) idi. Nitekim yine peygamber efendimiz (s.a.v.) , müşriklerin işkence ve eziyetlerinden muhafaza etmek için Mekke’den Medine’ye göç eden dava arkadaşlarını emniyetle gönderdikten sonra kendisi hicret etmiştir. Hz. Mevlana, peygamberin bu ahlakını örnek almıştı. Peygamberin hayatında vefa vardır, dostluk vardır, sevgi vardır, şefkat vardır. Hz. Mevlana bu mirasa en güzel şekilde sahip çıktı ve talebelerine de öğretti. Halada öğretmektedir.

Maalesef bu kutlu peygamberi takip ettiğini söyleyen Müslümanlar onun insana öğrettiği mükemmel ahlaktan çok uzaklaştılar. Artık ilişkilerimiz menfaat eksenli olmuş. Çıkarımız olduğu sürece arkadaşlığımız devam eder olmuş. Dar günün arayanı soranı çok az olmuş. Fakir fukarayla hasbihal etmek, insanlar nazarında düşük mertebe kabul edilmiş. Dünyevi çıkar ve beklenti için mevki ve makam sahipleriyle oturup kalkmak itibar sahibi olmak için gerekli bir ön şart olmuş.

Allah için sevgi aranılır olmuş. Dostumuzun veya kardeşimizin yaptığı bir hata gözümüze batar hale gelmiş. Affetmek kelimesi lugatımızdan çıkmış, İntikam almak bedel ödetmek erkekliğin nişanı olarak bellenmiş.

Eskiler : ‘ Arkadaşlık ve dostluk ince ve lâtif bir cevherdir. Korumasını bilmezsen kazaya uğrar!” demişlerdir. Bu cevheri korumak; arkadaşta kusur aramamakla olur. Çünkü kusursuz insan olmaz. Kusurunu görünce, onu bırakmamalı ve demeli ki: Bu seferlik affet belki de bilmez Sürçen atın başı hemen kesilmez.

Onun için sürekli söylediğimiz gibi peygamberi örnek almak onu yaşamakla olur.Artık o güzel nebi sohbet halkalarından hayatımıza girmeli…

Selam ve dua ile Medeni GÜNER

Eğitimci