Bu hastalığın bulaşma yolu genellikle bir tüberküloz hastasının çevresine tükürdüğü balgam veya öksürdüğünde saçılan basil yüklü damlacıklarla olur. Hastalığın çoğunlukla akciğerlerde ve akciğerlere ait mediastinal lenf bezlerinde görüldüğü bilinmektedir.
Tüberküloz iki ana türde görülebilir: Primer tüberküloz ve Sekonder tüberküloz (reaktivasyon). Primer tüberküloz, tüberküloz basilinin ilk kez bulaştığı hastalarda ortaya çıkan bir tablodur. Genellikle çocukluk çağlarında görülür ve sessiz kalabilir.
"Ghon odağı"
Basil, hastanın öksürüğü veya tükürüğü aracılığıyla çevreye saçılan damlacıklarla bulaşır. Bu damlacıkların solunması sonucu akciğerlerin derin bölgelerine kadar ulaşabilir. Bu aşamada oluşan lezyonlara "Ghon odağı" denir.
Sekonder tüberküloz ise önceki bir tüberküloz hastalığının alevlenmesi (reaktivasyon) sonucu ortaya çıkar. Risk faktörleri arasında bağışıklık sistemi sorunları (HIV enfeksiyonu), alkolizm, diabet, kanserler, kemoterapi, ve radyoterapi gibi durumlar bulunmaktadır. Bu hastalık genellikle akciğerlerdeki tüberküllerin ortasında kazeöz nekrozun bulunduğu bir lezyonla başlar.
Tüberkülozun belirtileri arasında ateş, titreme, gece terlemesi, iştahsızlık, kilo kaybı, öksürük, nefes darlığı, hemoptizi (kanlı balgam), göğüs ağrısı gibi çeşitli semptomlar bulunur. HIV ile ko-enfekte olanlarda tüberküloz enfeksiyonunun aktif hastalığa dönüşme olasılığı daha yüksektir.
Bir kişi 10-15 kişiye hastalık bulaştırabilir
Bu hastalığın bulaşma riski en yüksek olan grup, hasta ile yakın temas içinde olanlardır. Tedavi edilmediği takdirde aktif tüberkülozlu bir kişi yılda 10-15 kişiye hastalık bulaştırabilir. Tüberküloz tedavisi, uygun ve düzenli antibiyotik kullanımını içerir.
Tüberküloz, tarihsel olarak büyük bir halk sağlığı sorunu olmuş ve günümüzde bile bazı bölgelerde önemini korumaktadır. Aşılar ve uygun tedavi yöntemleri ile bu hastalığın kontrol altına alınması mümkündür. (Haber: Yavuz Aydın)