Türkiye'nin yıllık ortalama yağış miktarının 643 milimetre civarında olduğunu ifade eden Öztürkmen, bu oranın son dönemlerde belirgin dalgalanmalar gösterdiğini kaydetti. Tarımsal üretimin büyük ölçüde yağışa bağımlı olarak sürdürüldüğünü hatırlatan Öztürkmen, sulanabilir arazilerin kısıtlı olduğunu ve kuraklığın hem üretim hem de yaşam kalitesi üzerinde doğrudan etkili olduğunu söyledi.
Verimli Sulama Hayati Önem Taşıyor
Sulanan arazilerin, kuru tarım alanlarına göre 4 ila 5 kat daha verimli olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Öztürkmen, yağış düzeninin tarımda belirleyici bir faktör olduğunu dile getirdi. Türkiye'nin farklı bölgelerinde değişen yağış miktarlarına örnek veren Öztürkmen, Şanlıurfa'nın yıllık ortalama yağışının 440 milimetre civarında olduğunu, ancak 2023 yılında bu miktarın 276 milimetreye kadar gerilediğini ifade etti. 2024 yılında ise yağış miktarının 560 milimetreye çıktığını belirten Öztürkmen, özellikle Ekim-Nisan döneminde yağışların yetersiz kaldığını söyledi.
Şanlıurfa genelinde bu yıl Ekim ayından bu yana yalnızca 94 milimetre civarında yağmur düştüğünü aktaran Öztürkmen, Harran, Akçakale, Ceylanpınar ve Viranşehir gibi ilçelerde bu miktarın daha da az olduğunu vurguladı. Kuru tarım yapan çiftçilerin en az 200 milimetre yağışa ihtiyaç duyduğunu hatırlatan Öztürkmen, bu miktarın sağlanamamasının ciddi üretim sorunlarına yol açacağını kaydetti.
Ruhsatsız Kuyulara Denetim Şart
Gelecekte yaşanabilecek su krizlerine karşı alınması gereken önlemlerden söz eden Öztürkmen, daha az su tüketen ve kuraklığa dayanıklı ürün türlerinin geliştirilmesinin stratejik bir zorunluluk olduğunu söyledi. Yeraltı sularının da bilinçli kullanılmasının önemine değinen Öztürkmen, Türkiye'de ruhsatsız su kuyularının yaygınlığına dikkat çekerek bu durumun denetim altına alınması gerektiğini vurguladı.
Tarımda damla ve yağmurlama gibi modern sulama sistemlerinin yaygınlaştırılması gerektiğini belirten Öztürkmen, mevcut durumda bu sistemlerin sulanan alanlardaki kullanım oranının yüzde 60 civarında olduğunu, bu oranın yüzde 80’e çıkarılması gerektiğini ifade etti. Bu sayede hem suyun daha verimli kullanılabileceğini hem de daha geniş alanların sulanabileceğini dile getirdi.
İklim Değişikliği, Kuraklığı Derinleştiriyor
Kuraklık sorununun temelinde iklim değişikliğinin yattığını ifade eden Öztürkmen, Türkiye'deki ortalama sıcaklık artışının yüzde 1’in üzerine çıktığını ve bu artışın tarım arazilerinin bozulmasına, şehirleşmenin yaygınlaşmasına ve betonlaşmanın artmasına yol açtığını söyledi. Tarım arazilerinin beton zeminlere kıyasla 6-8 derece daha serin olduğunu belirten Öztürkmen, bu farklılığın doğadaki ısı dengesini bozduğunu dile getirdi.
Ağaçsızlaşma ve ormansızlaşma gibi süreçlerin de yağış rejimini olumsuz etkilediğini belirten Öztürkmen, doğal düzenin bozulmasının uzun vadede insan yaşamını da tehdit ettiğini ifade etti.
Su Yönetiminde Yeni Yaklaşımlar Gerekli
Toprağın nemini korumak adına çeşitli tarım tekniklerinin kullanılmasının önemine değinen Öztürkmen, anızlı tarım ve minimum toprak işleme gibi yöntemlerin toprağın nemini koruduğunu vurguladı. Kuraklığa karşı dayanıklı ürünlerin daha yaygın hale getirilmesi gerektiğini belirten Öztürkmen, Tarım ve Orman Bakanlığı’nın suyu fazla tüketen ürünlerin belirli havzalarda yetiştirilmesine yönelik uygulamalarını olumlu bulduğunu söyledi.
Kuru tarım yapılan alanların yanı sıra sulanan tarım arazilerinde de suyun etkin kullanılmasının verimliliği artıracağını belirten Öztürkmen, modern sulama sistemlerinin desteklenmesinin bu açıdan büyük önem taşıdığını ifade etti.
Kuraklık, Tüm Dünyayı Etkileyen Küresel Bir Sorun
Kuraklığın yalnızca Türkiye’nin değil, tüm dünyanın karşı karşıya olduğu ciddi bir tehdit olduğunu dile getiren Öztürkmen, bu değişen iklim koşullarına hızla uyum sağlanması gerektiğini belirtti. Su tasarrufuna yönelik projelerin desteklenmesi, mevcut su ve toprak yönetmeliklerinin sıkı bir şekilde uygulanması gerektiğine dikkat çeken Öztürkmen, aksi takdirde gelecekte çok daha büyük su krizlerinin yaşanabileceğini vurguladı.
Öztürkmen, Şanlıurfa örneği üzerinden yaptığı değerlendirmede, 2023 yılında toplam yağışın üçte birinin yalnızca 15 Mart günü düştüğünü, bu tür dengesizliklerin hem su kıtlığı hem de sel gibi aşırı hava olaylarıyla baş edilmesini zorlaştırdığını belirtti. Su yönetiminin etkin bir şekilde sağlanmasının, karşı karşıya olunan krizlerin etkilerini azaltmada hayati bir rol oynayacağını söyledi.