Araştırmada, linoleik asidin FABP5 isimli bir proteinle etkileşime girdiği ve bu bağın, hücre büyümesini kontrol eden mTORC1 yolunu harekete geçirdiği belirlendi. Bu mekanizma, tümör gelişimini hızlandırabilecek bir süreç olarak değerlendiriliyor.

Fareler üzerinde yapılan deneyler, linoleik asit yönünden zengin bir diyetin tümör boyutlarında artışa neden olabileceğini gösterdi. Üçlü negatif meme kanserinin, tüm meme kanseri vakalarının yaklaşık yüzde 15’ini oluşturmasına rağmen, agresif yapısı ve sınırlı tedavi seçenekleri nedeniyle araştırmacılar bu kanser türünün oluşumundaki faktörleri detaylı biçimde incelemeye devam ediyor.

Çalışmada ayrıca, bu kanser türüne sahip bireylerin kan örneklerinde hem linoleik asit hem de FABP5 proteininin yüksek seviyelerde bulunduğu tespit edildi. Bu durum, iki molekül arasındaki biyolojik ilişkinin güçlendiğine işaret ediyor.

Araştırmanın baş yazarı Prof. Dr. John Blenis, elde edilen bulguların yağ tüketimi ile kanser arasındaki etkileşimi daha iyi anlamaya katkı sunduğunu vurgulayarak, gelecekte kişiye özel diyet önerilerinin geliştirilmesinde bu verilerin önemli bir rol oynayabileceğini belirtti.

Uzmanlar ise, çalışmanın linoleik asidin tek başına kansere yol açtığını kanıtlamadığını, ancak belirli koşullar altında kanser gelişiminde etkili bir faktör olabileceğini hatırlatıyor.

Linoleik asit, vücudun üretemediği ve dışarıdan alınması gereken temel yağ asitlerinden biri. Cilt sağlığı, hücre bütünlüğü ve iltihap kontrolü gibi önemli işlevleri bulunan bu yağ asidi, dengeli bir beslenme düzeninin parçası olarak değerlendiriliyor. Ancak omega-3 yağ asitlerinden yoksun ve işlenmiş gıdaların yoğun olduğu diyetler, linoleik asit oranlarını bozarak kronik iltihaplanmayı tetikleyebiliyor. Bu durum da, çeşitli hastalıklarla birlikte kanser riskini artırabiliyor.

Kaynak: Haber Merkezi