Ancak James Webb Uzay Teleskobu'nun olay sonrası yaptığı detaylı gözlemler, gezegenin sonunun aslında farklı şekilde gerçekleştiğini ortaya koydu. Araştırmalara göre, gezegenin sonunu hazırlayan, yıldızın ona yaklaşması değil, gezegenin yavaş yavaş yıldıza doğru ilerlemesi oldu. Zamanla yörüngesi daralan gezegen, yıldızın içine doğru sürüklenerek yok oldu.

2021’de fırlatılan ve 2022’de faaliyete geçen James Webb Uzay Teleskobu, bu olayın ardından yıldız çevresinde oluşan sıcak gaz halkasını ve çevreyi kaplayan geniş soğuk toz bulutunu gözlemledi. Bu gözlemler, olayın ne kadar yıkıcı olduğunu gözler önüne serdi.

ABD Ulusal Bilim Vakfı’na bağlı NOIRLab’tan Ryan Lau, gezegenin yıldızın çekimine kapılarak ölümcül bir düşüşe geçtiğini ve bu süreçte yıldızın önemli miktarda madde kaybettiğini ifade etti. Lau, çarpışmanın ardından ortaya çıkan toz bulutlarının da bu maddenin izlerini taşıdığını belirtti.

Olayın yaşandığı yıldız, Samanyolu Galaksisi’nde, Dünya’dan yaklaşık 12 bin ışık yılı uzaklıkta, Kartal Takımyıldızı yönünde konumlanıyor. Güneş’ten biraz daha soluk ve kırmızımsı renkte olan bu yıldızın kütlesi, Güneş’in yaklaşık yüzde 70’i kadar.

Bilim insanları, yok olan gezegenin "sıcak Jüpiter" kategorisine ait olduğunu düşünüyor. Bu tür gezegenler, yıldızlarına oldukça yakın mesafelerde bulunan, sıcak ve büyük gaz kütlelerinden oluşuyor.

Araştırmacılardan MacLeod, gezegenin yıldızın atmosferiyle sürtünmeye başlayarak yavaş yavaş hızlandığını ve bu süreçte dış katmanlarını kaybederek yıldıza gömüldüğünü aktardı. Bu çarpışma, çevreye yoğun ısı ve gaz yayılımı yarattı; bugün gözlemlenen ışık, toz ve gaz kalıntıları da bu şiddetli olayın izleri olarak değerlendiriliyor.

Kaynak: AA