Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Fulya Akın, 2021 yılında dünya genelinde diyabetli birey sayısının 526 milyon olduğunu, 2045 yılına gelindiğinde ise bu sayının 700 milyona ulaşmasının beklendiğini belirtti.

Akın, “Türkiye'de 20 yaş üstü her 100 kişiden en az 15'inin diyabet hastası olduğu tahmin ediliyor. Şu anda Avrupa'da en fazla diyabet vakasına sahip üçüncü ülke konumunda bulunan Türkiye'nin, 2045 yılında dünya genelinde en fazla diyabetli bireyin yaşadığı ilk 10 ülke arasına girmesi öngörülüyor” dedi.

Diyabetin Tip 1 ve Tip 2 olmak üzere iki temel türü bulunduğunu ifade eden Akın, “Tip 1 diyabette, pankreasta insülin üretimini sağlayan hücreler zarar görürken, Tip 2 diyabette ise insülin direnci gelişir. Tip 1 diyabet genellikle çocukluk veya ergenlik döneminde ortaya çıkar ve genetik yatkınlık ile çevresel faktörler etkili olur. Tip 2 diyabet ise çoğunlukla 30-40 yaş sonrası gelişir ve yaş ilerledikçe görülme sıklığı artar. Ancak, son yıllarda hareketsiz yaşam tarzı ve obezitenin yaygınlaşması nedeniyle Tip 2 diyabetin gençlerde ve çocuklarda da görülme oranı artıyor” şeklinde konuştu.

Diyabet, Kalp Damar Hastalıkları Riskini Artırıyor

Böbrek yetmezliğinin en önemli nedenlerinden birinin diyabet olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Fulya Akın, hastalığın yaygın belirtilerini sık idrara çıkma, aşırı susama, iştah artışı, halsizlik ve ağız kuruluğu olarak sıraladı. Daha nadir görülen semptomlar arasında ise ani kilo kaybı, bulanık görme, tekrarlayan mantar enfeksiyonları ve ciltte kaşıntı bulunduğunu belirtti. Akın, tedavi edilmediği takdirde diyabetin böbrekler, damarlar ve kalp üzerinde ciddi hasarlara yol açabileceğini, hatta erişkinlerde körlüğe dahi neden olabileceğini vurguladı.

Diyabet hastalarında kalp ve damar rahatsızlıklarının 2 ila 3 kat daha fazla görüldüğünü aktaran Akın, “Trafik kazalarından sonra en sık görülen ayak amputasyonu (kesilme) sebebi diyabettir. Bu durum, hastalığın ne denli ciddi sonuçlar doğurabileceğini açıkça ortaya koyuyor” ifadelerini kullandı.

Mısırlıların, kandaki şeker seviyesinin yükselmesiyle birlikte idrarın tatlanmasını fark ettiklerini ve 1500’lü yıllarda diyabet için “tatlı idrar” terimini kullandıklarını hatırlatan Akın, “Bu uzun yıllardır bilinen hastalıkla mücadelede düzenli takip büyük önem taşıyor. Sağlıklı beslenme, fiziksel aktivite ve obeziteden kaçınmak gibi yaşam tarzı değişiklikleri sayesinde Tip 2 diyabetin ortaya çıkma riski yüzde 40 ila 58 oranında azaltılabilir. Tip 1 diyabette ise vücutta insülin üretimi olmadığı için dışarıdan insülin takviyesi zorunludur” şeklinde konuştu.

Kaynak: İLKHA