Narsistik Özellikler Herkeste Mevcut
Dr. Zorbozan, narsistik kişilik bozukluğunun son yıllarda magazinsel bir nitelik kazandığını ve bu konuda sosyal medyada yoğun paylaşımlar yapıldığını vurguladı. “Artık insanlar sıklıkla ‘eşim narsist’, ‘annem narsist’, ‘babam narsist’ diyerek bu tanımı yaygın bir şekilde kullanıyor,” ifadelerini kullanan Zorbozan, aslında her bireyin az ya da çok narsistik özellikler taşıdığını dile getirdi.
“Narsisizm, kişinin kendi ihtiyaç ve çıkarlarını öncelikli görerek benliğini beslemesidir. Bu durum her insanda doğal olarak bulunabilir. Ancak bir kişiye narsistik kişilik bozukluğu tanısı konulabilmesi için bu özelliklerin ergenlikten itibaren sürekli hale gelmesi, sosyal ve akademik yaşamı etkilemesi, işlevselliği bozması gerekir,” dedi.
Empati Eksikliği Öne Çıkıyor
Toplumda her 100 kişiden birinde görülen narsistik kişilik bozukluğunun tanısının yalnızca uzman psikiyatristler tarafından konulabileceğini belirten Dr. Zorbozan, “Empati kuramamak, narsistik kişilik bozukluğunun en belirgin özelliklerinden biridir. Bu bireyler, çıkarları uğruna başkalarını kolaylıkla araçsallaştırabilir. Sürekli onaylanma, takdir edilme ihtiyacı duyarlar. İstedikleri ilgi ve değeri görmediklerinde ise saldırgan, küçümseyici tutumlar sergileyebilirler,” ifadelerini kullandı.
Tedavide Uzun Süreli Psikoterapi Etkili
Dr. Zorbozan, narsistik kişilik bozukluğu tedavisinde uzun süreli psikoterapilerin etkili olduğuna dikkat çekti. “Psikoterapilerde yüzleştirme ve davranışsal teknikler kullanıyoruz. Eğer depresyon gibi eşlik eden başka ruhsal sorunlar da varsa, ilaç tedavisinden de faydalanabiliyoruz,” dedi.
Bu kişilerin genellikle yaşamlarının orta dönemlerinde terapiye başvurduklarını ifade eden Zorbozan, sözlerine şöyle devam etti:
“Çoğunlukla iş, evlilik ya da aile ilişkilerinde yaşadıkları büyük sorunlar veya kayıplar onları terapiye yönlendiriyor. Bu başvurular genellikle değişim amacıyla değil, yaşadıkları yasla baş etmek için oluyor. Narsistik kişilik bozukluğunda içgörü genellikle düşük seviyededir. Bu yüzden terapi sürecinde onları incitmeden, bağ kurmayı kesmeden, küçük yüzleştirmelerle ilerliyoruz. Eğer kişi değişim konusunda istekliyse, tüm narsistik özellikler ortadan kalkmasa da, daha işlevsel bir hayat sürdürebilmesi ve sağlıklı ilişkiler kurabilmesi mümkün olabiliyor.”