Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Hüseyin Altuğ Çakmak, genç yaşta meydana gelen kalp krizlerinin daha tehlikeli olmasının nedenlerini açıklayarak, genetik yatkınlığın bu noktada kritik bir rol oynadığını vurguladı.
Genetik Yatkınlık Kalp Krizini Daha Tehlikeli Hale Getiriyor
Genç yaşta görülen kalp krizlerinin en büyük risk faktörünün kalıtsal unsurlar olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Çakmak, “Kişinin birinci derece akrabalarında, özellikle 40 yaş altındaki bireylerde kalp krizi öyküsü varsa, risk daha da yükseliyor. Genetik olarak bazı bireylerde damar yapıları daha fazla pıhtılaşma eğilimi gösterebilir. Ayrıca, biyokimyasal enzim bozuklukları nedeniyle damar içinde daha fazla trombüs (pıhtı) oluşabilir. Bu da genç hastalarda ani ve ölümcül sonuçlara yol açabilir” dedi.
Kalp Krizi Anında Ortaya Çıkan Belirtiler
Kalp krizi geçiren kişilerin şiddetli ölüm korkusu yaşadığını belirten Prof. Dr. Çakmak, krizin tipik belirtilerini şöyle sıraladı:
- Göğüste baskı hissi
- Nefes darlığı
- Şiddetli kaygı ve panik hissi
- Soğuk terleme
- Baş dönmesi
- Bulantı ve kusma
- Yaygın göğüs ağrısı
Bu tür belirtiler görüldüğünde, hastaya hızla elektro kardiyografi (EKG) çekildiğini, kalp enzimleri ve damar yapısının detaylı bir şekilde incelendiğini ifade eden Çakmak, teşhis konulduktan sonra anjiyografi ile damar tıkanıklıklarının belirlenerek gerekli müdahalelerin yapıldığını söyledi.
Kalp Krizi Sonrası Takip Hayati Önem Taşıyor
Kalp krizi geçiren hastaların tedavi sürecine dair bilgi veren Prof. Dr. Çakmak, ilk 24-48 saat içinde yoğun bakım ünitesinde ilaç tedavisi, kan basıncı ve oksijen seviyelerinin takibinin yapıldığını belirtti.
Hastaların koroner bakım ünitesinde 2-3 gün boyunca gözlem altında tutulduğunu ve iyileşme sürecine göre taburcu edildiklerini söyleyen Çakmak, düzenli kontrollerin ihmal edilmemesi gerektiğini vurguladı. "Hastalarımızın sağlık durumunu takip etmek adına, taburcu olduktan sonra her üç ayda bir kontrole gelmelerini öneriyoruz" dedi.