Bu dağın eteklerinde bulunan diğer dağlar, Çangtse, Khumbutse, Nuptse ve Lhotse gibi doruklar, Nepal'den görülememesine neden olmaktadır.

Everest Dağı'nın adı, İngiliz coğrafyacı Sir George Everest'ten gelmektedir ve 1865'te bu ad Everest olarak kabul edilmiştir. Önceki adı, Tibetçe yerel adı olan "Çomolungma"nın Türkçeye uyarlanmış versiyonuydu.

Dağın oluşumu, Hindistan yarımadası ile Tibet yaylasının birbirine yaklaşmasının sonucunda başlamıştır ve zaman içinde sıkışma, kıvrılma ve diğer jeolojik süreçler sonucu Everest Dağı'nın oluşmasına yol açmıştır.

Everest Dağı'nın çevresindeki iklim oldukça zorlu ve yüksek irtifa koşullarına sahiptir. Yüksek rakımdaki oksijen eksikliği, sert rüzgarlar ve düşük sıcaklıklar dağın zirvesinde yaşamı zorlaştırmaktadır.

Flora ve fauna, Everest Dağı'nın yüksek irtifalarında oldukça sınırlıdır. Ancak bazı bitki türleri ve böcekler bu zorlu koşullara uyum sağlamıştır. Ayrıca, dağın yüksek irtifalarında kuş türleri de gözlemlenmiştir.

Everest Dağı, tırmanış girişimlerinin tarihi açısından oldukça önemli bir rol oynamıştır. İlk başarılı zirve tırmanışı 1953 yılında gerçekleşmiş ve Sir Edmund Hillary ile Tenzing Norgay tarafından başarıyla tamamlanmıştır.

Tırmanış sırasında, dağcılar için oksijenin kullanımı sıkça tercih edilen bir yöntemdir. Ancak bu konuda farklı görüşler ve tartışmalar bulunmaktadır. Oksijen kullanımının ticarileşmesi de Everest Dağı'nın popülerliğini artırmış ve eleştirilere yol açmıştır.

Everest Dağı, rehberlik hizmetlerinin sunulduğu birçok ticari tırmanışa sahiptir. Bu hizmetler, dağcılara rehberlik, lojistik destek, yiyecek, ekipman ve izinler gibi çeşitli olanaklar sunmaktadır. Bu tür gezilerin maliyeti oldukça değişkendir ve bazıları için oldukça pahalı olabilir.

Everest Dağı'nın ticarileşmesi ve yüksek maliyetleri, çevresel etkilere, tehlikeli koşullara ve zirveye çıkmaya çalışan tecrübesiz kişilere yönelik eleştirilere yol açmıştır. Bu nedenle, Everest'e yapılan tırmanışların sürdürülebilirliği ve çevresel etkileri konusunda tartışmalar devam etmektedir.

Kaynak: Erol Baran