16 Mart Kürdün bağrında açılan derin yaranın kanadığı gündür. 16 Mart ölümün elma kokusuna gizlendiği, sokaklardan yükselen çocuk cesetlerinin cennete yürüdüğü gündür. 16 Mart Halepçe'dir. Halepçe ise Kürd'ün sahipsizliğinin mührü.
Aradan 36 yıl geçti ama yara kapanmadı. Nasıl kapansın ki…
HER ŞEY ENFAL İLE BAŞLADI
Aslında her şey sanıldığının aksine Halepçe'de başlayıp bitmedi. Halepçe Katliamı Irak diktatörü Saddam Hüseyin'in Kürtleri yok etmek için 1983'te başlattığı Enfal Katliamının sadece bir parçasıdır.
KATLİAMIN NEDENİ: BAAS ve ASİMİLASYON
Katliamın nedeni Kürtlerin, BAAS ideolojisine teslim olmamaları ve asimilasyona boyun eğmemeleri idi. Tektipçi, baskıcı BAAS ideolojisi Kürd'ün ne örfüne ne kültürüne ne de din anlayışına uymaktaydı.
Kimyasal silahların rahatlıkla kullanıldığı katliam silsilesi kesintisiz bir şekilde 3 yıl sürdü. Daha sonra kendisine Kimyasal Ali denilecek olan Ali Hasan el Mecid'in komuta ettiği 77 kimyasal saldırı yapıldı.
Sadece uçaklar ve zehirli gazlarla öldürülmedi Kürtler, Dokan Baraj Gölü'nün kapaklarını açtıran Saddam binlerce Kürd'ün çamurlar altında kalarak hayatını kaybetmesine neden oldu
Kimyasal saldırılardan dolayı toprak zehir ve ölüm kokuyordu.
Irak Kürdistanı'nda 4665 köyün 4000'i Enfal soykırımı ile yerle bir edilir. 100 bini aşkın Kürd katledilir. 1800 okul, 300 hastane, 3000 camii ve 27 kilise yıkılır.
ÜRETİM BATIDAN TETİKÇİ SADDAM
Saddam Hüseyin'in bu kimyasal vahşetinin üretiminde ABD, İsviçre, Belçika, Almanya ve Fransa tedarikçi; bir kısım Arap devleti askeri, maddi ve lojistik destekçi konumundaydı.
Bu katliamlarda Avrupa ülkelerinin kör, sağır ve dilsiz rollerine bürünmesini Kürtler çok da yadırgamaz. Çünkü zaten onlardan bir yardım beklemiyorlardı ama İslam dünyasının bu barbarlığa ciddi bir tepki göstermemesi Halepçe'den sonra “Kürtler ümmetin yetim evlatları” deyişini ortaya çıkardı.
Enfal katliamının en bilinen ayağı Halepçe katliamıdır. Irkçı BAAS rejimi 1988 yılında Halepçe'de en az 5 bin Kürd'ü katleder.
HALEPÇE KATLİAMI
8 yıldır süren İran-Irak savaşında İran üstün duruma geçmiş ve Irak'ın içlerine doğru harekata girişmişti. 15 Mart 1988'de Celal Talabani'ye bağlı peşmergeler ve İran ordusu Halepçe'yi geçerek, gece botlarla Derbendikan Gölü'nün güneyine çıktı ve Süleymaniye karayolunu tuttu.
İran ordusunun bu kadar yaklaşması ve bölgenin Kürtlerin denetimine girmesi BAAS rejiminde paniğe neden oldu ve katliam emri verildi.
Kimyasal Ali'nin komuta ettiği Irak birlikleri Halepçe'ye önce hava bombardımanı, ardından topçu atışı ile saldırdı. Yıllardır süren savaştan dolayı halk alışkındı bomba seslerine. Halk BAAS Ordusunun taktiğinden habersiz evlerine sığındı. Oysa taktik korkunçtu.
Nitekim Halepçelilerin kimisi evinin kapısının eşiğinde, kimisi bahçesinde, kimisi duvar dibinde, kimisi ise ‘kurtulurum' umuduyla kaçtığı dağ yolundu yakalandı elma kokulu ölüme.
ELMA KOKULU ÖLÜM
Proje son Kürdü de öldürme projesi idi. Çocukların bile ölmesini arzuladıkları için Halepçe'ye attıkları gazlar elma ve erik kokuluydu.
Baharın henüz başında olan Halepçe kasabasındaki çocukların erik kokusuna direnmesi imkânsızdı. İlkel yöntemlerle evlerinin pencerelerini naylonla kapatarak kurtulmaya çalışan Kürt anne babaların çocuklarını müthiş elma kokusundan koruması ne mümkündü.
Keskin bir elma ve erik kokusu yayıldığında, çocuklar baharın geldiğini, erik ağaçlarının kokusu sandıkları kokuya koştular. Modern insanın ölümü elma kokusuna gizleyeceğini nereden bilebilirlerdi ki!
‘Daye behna séva te' , 'Anne elma kokusu geliyor' deyip yürüdüler… Gözlerini tekrar açtıklarında cennet kuşu olmuşlardı.
Musa ÇELEBİ