ÖZEL HABER- Musa ÇELEBİ
Asurlar zamanında kurulan ve bir dönem Asur eyalet başkenti ile Gılgamış’ın bu topraklarda hüküm sürdüğü Diyarbakır’ın Bismil İlçesi son haftada üç intihar olaylarıyla gündeme geldi.
20 Şubat 2024 Petrol istasyonunda çalışan 23 yaşındaki Baver Çalın ailesine cep telefonundan mesaj gönderdikten sonra önce 2 el havaya sonra kafasına silah sıkarak intihar girişiminde bulundu.
Baver Çalın’ın ailesine cep telefonundan gönderdiği mesajda Anne, baba ve ailesini çok sevdiğini, kimseye kızgın olmadığını ve sevdiği kızın kendisini affetmelerini istediğini yazdığı öğrenildi.
Edinilen bilgilere göre; Baver Çalın, bahis ve kumara bulaşmış, petrole açık verdiğini ve utancında intihara yeltendiği ifade ediliyor. Temiz ve dürüst bir kişiliğe sahipti. Girdiği girdaba derdini utancından kimseye anlatmamıştır.
Bismil’de acı olay: Asılmış halde bulundu!
Diyarbakır’ın Bismil ilçesinde 32 yaşındaki Mehmet Sevim evlerinin yakınındaki ahırda asılmış halde bulundu.
Olay 26 Şubat 2024 öğleden önce kırsal Güroluk (Qeselê) Mahallesinde yaşandı. Edinilen bilgilere göre Mehmet Sevim (32) evlerinin yakınında bulunan bir ahırda iple asılmış halde bulundu.
Bismil Güroluk (Qeselê) köyünde ikamet eden Rahmetli Hacı Mahmut Sevim’in oğlu Mehmet Sevim daha 32 yaşında idi. Güleryüzlü bir kişiliği vardı.
Urfa Viranşehir’li bir kızı sevmişti. Onu çok seviyordu. Amcası onun için kızı babalarında istediler, yüksek başlık parasını bile kabul ettiler. Ama ne olduysa kızı vermediler.
Mehmet kızı seviyordu. Akrabaların söylediğine göre,
Bismil’in Güroluk (Qeselê) köyünde genç bir akrabam intiharın nedeni;
Urfalı bir kız sevmiş, kızın babası kızı vermiyeceğini söyler.
En son bu sabah kız arayıp,
-Babam beni başkasina veriyor.
deyip vedalaşmiş. O telefonda sonra,
Çocukta canına kiymiş.
Urfalı Kızın babası sevenleri ayirmiş, vebaline girmiştir. Denildi.
GARIBAN GENÇLERİMİZ
Bir milletin geleceğinin en önemli teminatı gençlerdir. Gençlerin içe ve
dışa dönük meseleleri eğitim, inanç, hukuk ve ahlâk açısından ele alınması gerekmektedir.
Bir de dünyevileşmenin sunduğu doyumsuzluk ve diğer aşırılıklar karşısında akli melekelerini kullanıp başkaları tarafından sömürülmeyen vicdanı ve aklı hür nesillerin inşası için ne yazıkki ne eğitim sistemimiz ve nede alimlerimiz yeterli düzeyde çalışma yapılmamaktadır.
Bu sebeple gençlikle ilgili ana meselelerin, itikadî olduğu kadar, hukukî muamelelerle ve ahlâkî vazifelerle de doğrudan ilintili olduğunu düşünüyoruz.
Toplumun dinamikleri çalışırken, zımnen de olsa fıkıh usûlünde zarûrât-ı hamse diye bilinen; dini, nefsi, nesli, aklı ve malı koruma şeklinde özetlenen beş külliyi de dikkate almalıdır.
Çağın doğurduğu meseleler ne kadar çeşitli olsa da, Zira sağlam bir itikattan, hukuka riayetten ve ahlâkî erdemlerden inhiraf etmiş bir insanın/gencin eylemlerinin nerelere varacağını tespit zordur.
Onun için gençliğin değer yargılarını toplumun illeri gelenler sahip çıkmalıdır.
Bireylerin sosyalleşme ve kişilik edinme sürecinde en etkili kurum hiç kuşkusuz ailedir. Bu çerçevede bireylerin intihara eğilimli olup olmamasında aile yapısı ve aile içi ilişkilerin niteliği son derece önem arz etmektedir.
UZMANLAR NE DİYOR?
Dindar gençler, Allah korkusunda intihara meyili olmazlar.
İNTİHAR FAKİRLİKLE ALAKASI YOK
"Kişiler fakirlikten değil, mevcut ekonomik imkânlarını kaybettiklerinde ya da aşırı kazanım elde ettiklerinde intihar ediyor. Fakir zaten yaşadığı hayat standartlarını bir ölçüde kabul edip, hayatını bu şekilde sürdürebiliyor.
İntihar vakaları sadece ekonomi ile de açıklanamaz. Ekonomisi güçlü olan Japonya’da intihar oranları yüksek. Avrupa’da da öyle. Zenginler arasında intihar daha yaygın. Bazı İnsanlar bulunduğu toplumsal ortamın bir parçası olarak görmeyince, ya da toplumdan dışlanınca da intihar ediyor.
Uzmanlar, intiharların arkasında işsizlik değildir. İntihar eden bazılarının üzerinde bir sürü uyuşturucu çıkıyor. Yine intihar edenlerden biri de örnek Silvan’da aylık maaş alan bir hemşirdi. Bu durumun yoksulluk ve ekonomiyle bir alakası yoktur. Denildi.
İNTİHARIN DİNİ HÜKMÜ NEDİR?
Yaratılanlar arasında şerefli bir yere sahip olan insanın yaşama hakkı da, Allah tarafından lutfedilmiş en temel haktır.
Dünyaya yaratanını tanıma ve O'nun gösterdiği çizgide hayatını sürdürme amacıyla gönderilen insanın, dünyaya gelmesi de dünyadan ayrılması da elinde ve yetkisinde olmayıp bu durum ilâhî iradenin ve düzenin bir parçasını teşkil eder.
İnsanın elinde olan, yaşadığı sürece yaratanını tanıma ve O'na kulluk etme ve böylece O'nun katındaki değerini artırmadır.
Yaşama hakkı da böyledir. İslâm inancı rengi, ırkı ve sosyal konumu ne olursa olsun her insanın hayatını dokunulmaz bir değer olarak kabul edip insan hayatına yönelik her türlü saldırı ve tehlikeyi en etkili şekilde önlemeye çalışır.
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Ölümü istemeyin! Çünkü bir kişi iyi ise, yaşadıkça iyiliği artar. Kötü ise, hatalarından dönüp doğru yola gelebilir.) [Buhari]
Kur’an-ı kerimde mealen buyuruldu ki:
(Kendinizi öldürmeyiniz!) [Nisa 29]
Hadis-i şeriflerde de buyuruldu ki:
(Bir şeyle canına kıyana, Cehennemde onunla azap edilir.) [Buhari]
TOPLUMLARDA İNTİHAR GÖRÜŞLERİ
İslâmî kaynaklarda intihar eylemi genellikle “kendini öldürme” (katele nefsehû) şeklinde ifade edilmektedir.
Eski Yunan’da intihar genellikle tasvip edilmemektedir.
Aristo ise intiharı hiçbir durumda tasvip etmemiştir. Ona göre intihar devlete karşı işlenmiş bir yurttaşlık suçudur.
Roma imparatorluğunda, Cicero hem dinî hem sosyal gerekçelerle intiharın meşruluğunu reddetmiştir.
Yahudilik ilke olarak intiharı tasvip etmez. Ancak geleneksel İbrânî hukukunda intihar edenin aklı başında iken bu fiili işlemiş olamayacağına, dolayısıyla sorumlu tutulmayacağına dair genel bir anlayış vardır.
Hıristiyanlık intihara kesinlikle karşıdır. Saint Augustinus ve Saint Thomas gibi din büyükleri hangi durum ve şart altında olursa olsun intiharın tasvip edilemeyeceğine hükmetmişlerdir.
İslâm’da dinin temel amaçlarının başında gelen nefsin korunması ilkesinin bir sonucu olarak kişinin haksız yere başkasını öldürmesi gibi (el-İsrâ 17/33) kendi canına kıyması da kesin biçimde yasaklanmıştır. Kur’an’da geçen ve öldürmeyi yasaklayan âyetler her iki durum için de söz konusudur.
Hadislerde intihardan şiddetle kaçınmayı gerektiren ifadeler yer alır. Bu hadislerin anlatmak istediği şey, insanın kendi canına kıymasının affedilemeyecek ölçüde büyük bir suç ve günah olduğu gerçeğidir.
Şu halde insanın bu hakkını ortadan kaldırmaya ve canına kıymaya yetkisi yoktur.
İntihar aynı zamanda sosyal bir suç kabul edilir. Zira insan yalnız kendisi için değil toplum için de yaşar; topluma faydalı olmak onun bir görevidir.
Halbuki intihar eden kişi bu görevden kaçmış ve görevlerini ifa imkânına son vermiş olmaktadır.