Gayr-i meşru siyonist terör şebekesinin yaklaşık 100 yıldır işgal altında tuttuğu Filistin topraklarındaki katliamları dur durak bilmiyor.
7 Ekim 2023 tarihinden bu yana özellikle Gazze ve tüm Filistin'de gerçekleştirilen soykırım devam ederken, kural tanımaz ve ahlaktan yoksun siyonist terör şebekesi Filistin ile birlikte şimdilerde dünyanın gözü önünde Lübnan ve Suriye'ye de saldırıyor.
Filistin'de yaşanan zulümlere değinen Asma Köprü Uluslararası Öğrenci Derneği Yönetim Kurulu Üyesi aktivist Zeynelabidin Özkan, HÜDA PAR tarafından hazırlanan çifte vatandaşlarla ilgili kanun teklifinin TBMM'de görüşülmesi yönündeki önergenin kabulünün ardından başlayan süreç ve siyonistlere karşı boykotun önemiyle ilgili önemli açıklamalarda bulundu.
"israil batılı emperyalist güçlerin desteğiyle bölgede yayılmacı politikasını ve soykırımını farklı bir boyuta taşıdı"
Özkan, "7 Ekim Aksa Tufanı sonrasında Ankara'daki eylem etkinlik ve Gazze Filistin olaylarına ilişkin süreçte katkı sağlamaya çalışıyoruz. Biliyorsunuz 7 Ekim'den sonra yaklaşık 380 güne varan bir katliam süreci ve soykırım süreciyle Gazze halkı yüz yüze. Bölgede savaş genişledi Filistin'in diğer bölgelerine bununla birlikte Lübnan'a, Suriye'ye de sıçradı. israil batılı emperyalist güçlerin desteğiyle bölgede yayılmacı politikasını ve soykırımını farklı bir boyuta taşıdı. Biz bu anlamda Müslümanlar olarak elimizden ne geliyorsa sivil toplum kuruluşları olarak yapmak için alanda bir çaba sarf ediyoruz. Tabii ki uzunca bir zamana varıyor olması, neredeyse bir yılı aşkın bir süredir ve yapabileceklerimizin sadece saha eylemleri, mitingler, yürüyüşler olması bizde bir yorgunluk ve bir başarısızlık algısı oluşturuyor. Ancak şunu da unutmamak gerekiyor. Orada katliam halen devam ediyor. Katliam 7 yaşımdan sonra da başlamadı. Yani 1800'li yıllarda bir siyonist devlet kurulma aklı bölgede 1948 yılına kadar yapılmış bir çalışmayla israil kurulumunu gerçekleştirdi ve o günden itibaren de bir zulüm devam ediyor." hatırlatmasında bulundu.
"7 Ekim saldırıları sonrasında sivil olarak bizlere düşen en başta boykot çalışmasını tabana yaymak olmamalıydı"
Müslümanların 1948 yılından beri bölgede direnişi devam ettirip topraklarını geri almaya çalıştıklarını aktaran Özkan, "Dolayısıyla bu uzun soluklu bir yol ve bu uzun soluklu yolda Gazze'nin kurtuluşu ve Mescid-i Aksa'nın kurtuluşu bir sorumluluk bilinci istiyor. Özellikle 7 Ekim operasyonu sonrasında sivil olarak bizlere düşen en başta boykot çalışmasını tabana yaymak olmalıydı ve bu ilk defa Türkiye'de 7 Ekim'den sonra yoğun bir şekilde karşılık buldu. Bunu sürdürerek devam ettirmemiz gerekiyor. Tabii ki o kardeşlerimize insani yardımın maddi yardımı ulaştıracak kanalları da bir şekilde bulmalı ve orada o kardeşlerimizi yerlerinden edildikleri alanlarda yalnız bırakmamanın yollarını ve yöntemlerini her türlü zorluğa rağmen üretmeliyiz. O anlamda da çalışmalarımızı devam ettiriyoruz ve elbette ki o Gazze'deki direnen kardeşlerimizin direnişlerinde yanlarında olduğumuzu belli etmek için de bıkmadan, yılmadan, usanmadan, yine aynı şekilde sahalarda, meydanlarda eylemlerle birlikte kardeşlerimizin yanında olup onlarla bir arada bu süreçte israile karşı, Fransa'ya karşı, Amerika'ya karşı onların zalimliklerini, teröristlik yaptıklarını, onları ayırmamız gerektiği ile ilgili bir çalışma sürecinin içerisindeyiz." dedi.
"Katliama katılmış olma ihtimali olan çifte vatandaş siyonistlerin de tespit edilip yargılanması gerekir"
Türkiye'den de bu konuda beklentilerinin olduğunu dile getiren Özkan, "Son olarak ülkemizde de beklentilerimiz var. Bununla ilgili ticaretle ilgili bir yasak getirildi ve bu yasağın delinen alanlarının revize edilerek bu israile yönelik gidebilecek her türlü ticari ilişkilerin sonlandırılmasına yönelik çalışmayı sürdürerek takip etmek istiyoruz ve takip ediyoruz. Bununla birlikte ülkemizden bölgeye gidip de bu katliama katılmış olma ihtimali olan çifte vatandaş siyonistlerin de tespit edilip yargılanması ile ilgili süreç gündemimizde olmaya devam ediyor. Bununla ilgili Meclis'e getirilmiş yasa tasarısının da kanunla aşmasına yönelik tüm sivil toplum kuruluşları olarak Meclis'teki siyasi partilere ve grubu bulunan veya oy hakkı bulunan tüm milletvekilleri üzerindeki baskımızı ve bu yöndeki çabamızı devam ettireceğiz inşallah. Mescid-i Aksa özgürleşene kadar ve orada nehirden denize özgür Filistin kurulana kadar bir çaba ve mücadele içinde olacağız. Yılmayacağız ve usanmayacağız." şeklinde belirtti.